kitapkritik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitapkritik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ocak 2016 Çarşamba

Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz | Umay Umay

Umay Umay
Altıkırkbeş yayın
Sayfa Sayısı: 76
Basım Yılı: 2014
Yıkılmayacak kadar yalnızım. Aşkın karşısında ölüp ölüp dirilen acılar için söz veriyorum, sana henüz ölmedim, yaşıyorum numarası yapabilen herkes için söz veriyorum baba.....; boşuna tinerlemedim sokakları, boşuna durup durup kusmadım, boşu boşuna küfretmedim orospu olan hayata..., boşuna ezberlemedim bu kurum tutmuş tarihi... sen hiiiiiiiç duymuyosun diye baba, okaliptüslerin altında ne çok çiğ birikti diye..... sil ellerim, sil seni.

Diyorum ki;

Aslında söz konusu Umay Umay olduğunda pek fazla diyecek bir şey bulamıyorum. Camdan kalbi olan özel bir kadın. Kimi yorumlara göre en iyi kitabı olsa da benim için Orospu Kırmızı daha farklı bir yerde..

"Sar bedenimi; kitabımdaki son paragrafta uyuyayım. O senin en sevdiğin kitap olsun. Bırak o korkunç şiirler okusun alnımızı. Bu kadar kırılmışken ve hala kırılabilecekken bırak sayfalar onarsın bizi. Hala ilk günkü kadar yakınım sıcak mürekkebe. Aşk senin kadehinde bakışımı delip geçerken anladım ... camdan bulutların altında yattığımızı, yağmur yağarsa ölebileceğimizi!.." *syf.66

5 Ocak 2016 Salı

Bir Gün Beni Ağlayacaksın | Tunç İlkman


Yazar: Tunç İlkman
Okuyan Us Yayınevi
Sayfa Sayısı: 212
Baskı Yılı: 2015
Ekim ayı başlarında başımıza tuhaf bir şey geldi sevgili okurlar. Masalarımıza gömülmüş çalışırken, öğlen gibi ofise kime gönderildiği belli olmayan bir paket ulaştı. Bu tuhaf paketi açtığımızda daha da gizemli bir durumla karşılaştık. Her sayfası el ile yazılmış, özenle doldurulmuş, belli ki özel birine yazılmış, insanın içini acıtan cümlelerle, anılarla dolu bir defter, baya baya bir çağrı aslında. Yazarın mektubunu da okuduk, belki saatlerce konuşmuşuzdur üzerine nasıl bir hikaye var bu defterin arkasında diye. Arkadaşlar madem bize böyle bir istekte bulunuldu, madem bu defter bize ulaştı, biz de bu işin içindeyiz artık. Kime yazıldıysa ulaştıracağız onu kendisine. Tek bir harfine bile dokunmadan, sayfa sayfa tarayarak, olduğu gibi el yazısıyla, mektupta da yazdığı gibi yine bir kitabevinde, bir kitap olarak, Okuyan Us etiketiyle. Bizler için çok ilginç bir deneyim oluyor, sizler için de öyle olacağını tahmin edebiliyoruz. Ama hepsinden önemlisi, acaba kitabın muhattabı aramızda mı, sizlerden biri mi, ulaşması gerektiği kişiye ulaşacak mı, bunu çok merak ediyor ve heyecanla bekliyoruz!

Mektup
Sevgili Okuyan Us, İnsan hayatında kaç defa aşık olur? Benim bu soruya cevabım, bir hayatta kaç defa ölebiliyorsak, o kadar. Öyleyse bulduğumuz aşk canımız kadar kıymetli değil midir? O halde niye bedenim hala benimle birlikte ama onun gitmesine izin verdim?

Sonra bir gün, Cem Mumcu'nun konuk olduğu bir TV programında; tüm insani duygularımızı kalbe vuran alt benliğimiz ile aile, toplum, saygınlık gibi "bahaneleri" öne sürerek bunları frenleyen üst benliğimiz arasındaki ego savaşını anlatışına denk geldim. Nihayet sorularımın cevabını bulmuştum. Ben, üst benliğime yenik düşmüştüm.

Beni öldüren bu düşmanımı zayıflatmak ve uzun seneler önce kaybettiğim tek şansıma gerçek özlemlerimi ulaştırmak maksadıyla bu kitabı yazdım. Bunu onun karşısına bir kitabevinde çıkaracağınıza inanıyorum.

Onunla bir kitabevinde tanışmıştık. Onunla bir kitabevinde ayrılacağız.
(Tanıtım Bülteninden)
Diyorum ki;
Kitapyurdunda gezinirken görmedim. Sosyal Medya'da denk gelmedim. Popüler oluşu gelmedi yani benim ellerime... Ansızın bir arkadaş ortamında duydum. Önce hikayesini duydum. Sonra her sayfa yazarın el yazısı dediler. Haliyle bende merak uyandırdı. 

Kitapyurdunda beklediğim kitabı sipariş ederken bu kitabı da attım sepete. Yine de bu kadar seveceğimi düşünmüyordum. Kargosu geldikten kısa bir süre sonra bitti. Zaten öyle zorlayıcı uzunluğu ya da sayfaları yok. Kitabın mistik bir havası var. Kapağının ve sayfalarının tasarımı muazzam. Sanki elimde eskilerden kalma bir kitap var hissi uyandırıyor. Yazarın her cümlesinde esas kadını düşündüm. Sürekli 'Acaba ona da ulaştı mı?' diye düşünmekten kendimi alamadım. İçinde yaşanmışlığı ya da yaşayamamışlığı olan her okurun kendine bir parça cümle bulabileceği bir kitap.

Arasından cümleler seçmek istesem bir diğerine kıyamam...

Etkileyici olmasının bir sebebi de bu kitap olma süreci ve bir kadına yazılmış olması diye düşünüyorum. Bir diğer merak unsurum da yazarın kendisidir. Nasıl sevdin sen? diye sormak istiyorum. Devamını getirecek mi? Tek bir kitap ile kalacak mı? En azından ulaştığını bize haber verse diye de düşünüyorum. :(
Kimine göre satma politikası olsa da bu bana pek inandırıcı gelmedi. İnternet üzerinde bu kadar normal bir fiyata satılmazdı diye düşünüyorum.

26 Aralık 2015 Cumartesi

Korkma Kalbim | Ahmet Batman

AHMET BATMAN
DESTEK YAYINLARI
SAYFA SAYISI: 216
BASKI YILI: 15 ARALIK 2015

Kedileri seven kadınlar yalnızlıktan korkarmış, köpekleri ise aslında kendilerini güvende hissetmek istediklerinden severlermiş... Sen filleri severdin ve bir fil kalbi kırıldığında ölebilirmiş.  Sen filleri boşuna sevmiyorsun güzel kadın. Sen kalbinin kırılmasından korkuyorsun da haberin yok. Korkmasın kalbin çünkü o artık benim de kalbim...
- Benim korkak kalbim size âşık oldu...
- Kutu kutu pense oynamıyoruz küçük bey, aşkı çocuk oyunu mu sandınız siz?
- Aşkın bir oyun olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm ama şayet aşk bir çocuk oyunu olsaydı ve o oyunun adı da kutu kutu pense olsaydı tüm dünya size arkasını dönse bile ben size arkamı dönmezdim küçükhanım...
- Böyle konuşursan kilitlenirim ben ama...
- Eğer kilitlendiğiniz yer kalbim olacaksa bundan memnuniyet duyarım.
- Susuyorum.
- Ben de size...

Diyorum ki;

Cümlelerinin maviliğinde boğulacağınız bir Batman eseridir. Biraz daha diğerlerine nazaran bir olay kurgusu var. Tabi kurguya yenilip de o güzel sözlerini geri planda bırakmamış. 216 sayfaya sadece iki kişi değil daha fazlasını sığdırmış. Aşk, sevgi, dostluk ve daha bir sürü duyguya o sayfalarda yer vermiş. Yetmemiş bir de böyle muazzam bir son yazmış.

Akıcılığına diyecek tek bir kelimem yok. Her ne kadar başta kurgudan ziyade cümlelerini okumak istediysem de pişman olmadım. En çok Burak'ı sevdim derken sonuna yaklaştığımızda Madam Eleni benim için daha farklı bir yere geldi.

Burak'ın aksine ben de son ana kadar ümit ettim. Çünkü aşkı böylesine güzel yaşayan bir adama böyle bir son istemedim. Ama sonu da ona yakıştı. Tüm mavilikler artık Burak'a ait oldu. Ada'yı anlamak zordu ama tek bir pencereden bakmak da güzeldi.

Popülerliğinin ona bazen kötü etkileri olduğunu düşünüyorum. Onu okumayan ve yakından takip etmeyenlerin önyargılı yaklaşmasını sağlıyor. Popüler olmasına takılmayın ve hayatınızda birkaç saatinizi bu adamı okumak için feda edin. Yeni nesil çabuk tüketiyor. Sonrasında bu güzel adam bize kalacak. Onlar hatırlamayacak ama sözlerinin her birini biz hatırlayacağız. Bize bu garip düzendeki en saf ya da en temiz sevgiyi gösteren bu adamı önyargılarla yok etmemek lazım.

Ahmet Batman ismi gözümde ve kalbimde ne kadar yüce bir hal alabilir? Bilmiyorum. Her cümlesi yine dillerden dile dolaşacak. Birbirinden farklı insanların eline bulaşacak bu cümleler.. Ama en çok Burak kadar aşkın maviliğinde dolananların diline yakışacak bu cümleler.

İyi ki varsın Batman.
Tüm mavilikler seninle olsun...

6 Aralık 2015 Pazar

Naftalin Kokulu Mektuplar | Mine Baki

BASKI YILI: 2015
YAZAR: MİNE BAKİ
SAYFA SAYISI: 152
YAYINEVİ: EMRE YAYINLARI

"Seni mektupla da olsa öpmek büyük şey" diyor Ahmed Arif. Bu yüzden naftalin kokulu mektuplar gönderdim sana... Sevgilim, Kokun ne kadar da İstanbul... İçime çekerken seni esip geçiyor içimde hatıralar. Dokunuşların dalgalanıyor yüreğimde. Umuttur, gözlerinin ormanında koşmak delice, ve ellerinin beyazlığını gündüz bilmek senin.. Sen yine de gözyaşlarını gece, hüznünü katran karası et günlerime. Hiç şikayet etmem, Ve bilesin ben ne kadar özlersem o kadar da aşık olurum sana hanım eli kokarken bahçelerde, bir bardak çayın deminde özlemini solurken... Seni anlatırken yüreğimdeki İstanbul'a. 

Diyorum ki;  
Bir gün ince bir hediye paketi ile karşılaştım. Paketin içinden Naftalin Kokulu Mektuplar çıktı. Yazarını tanımıyordum. Bana hediye eden arkadaşım ısrarla bir oku dedi. Okudum. Öyle ağır okudum ki...
Tadı damağımda kalsın istedim.
Her bir sayfa da bir hikaye gördüm.
Her bir mısra da bir yaşanmışlık buldum.
Taze yazarın kaleminde kendi aşklarımı gördüm. Kendimi bulduğum her cümlesinde yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. Ben kendimi buldum diye çok daha sevdim. Ruhum yenilendi. Biraz da buruk bir hale girdim.
Son sayfalarını düşündüğüm kadar ağır ilerletemedim. Ama olsun tadı damağımda kaldı.

Velhasıl kelam, Naftalin Kokulu Mektuplar yüreğinde yaşanmışlığı olan herkese dokunacak bir kitap...



13 Kasım 2015 Cuma

Düşman | Meryem Coşkunoğlu

Yazar: Meryem Coşkunoğlu
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Baskı Yılı: 2015
Sayfa Sayısı: 583

Kasveti en az kendisi kadar büyük uçurumdan düşen kadın, kendini karamsar adamın kanlı ellerinde bulmuştur. Kanlı eller, yeni kurbanına kavuştuğu gibi parmaklarını ince boğaza sarmaya, beyaz teni morartmaya başlamıştır. Miras diye ortaya atılan bir iddia, hem ilk hem de son yalandır. Bu yalan, yaprak gibi savrulan yorgun ve kırık bedenin en büyük kalp ağrısıdır. Savaşçı ruhun silahını tutan duygusuz adam, ruhu silmeye meyillidir. lakin zehirden doğan beden onu etkisi altına alacaktır.

Benliğini arayan bir adam, alevleriyle dansa davet eden ateşi harlayan bir kadın;iki düşmanın hikayesi.

Diyorum ki;
Düşman, benim Wattpad uygulaması sayesinde tanıştığım bir hikayeydi. Soluksuz okudum. Kurgusunu sevdim. Her bölümü sabırsızlıkla bekleyip, sindire sindire okudum. Meryem, 1999 doğumlu genç bir kızdı. Ama kelimelerini sevdim. Kurgusunu sevdim. Yarattığı Uzay Soykır'ı sevdim. Sadist bir tarafı olan kısımları sevmekten bahsetmiyorum. Ama Uzay Soykır'ın farkını sevmiştim. 

4N1K'dan sonra ikinci kez bu uygulamadan çıkan bir kitabı aldım. Kapağı görür görmez vuruldum. Fazlasıyla Uzay ve Ecre'yi yansıtıyordu. 

İşte herşey kitap elime geçene kadar güzeldi...

Kitabı aldım. İzin günümde okuyayım dedim. Tabi merakıma yenilip uygulamaya son eklediği kısımdan sonrasını okumak istedim. 583 sayfası olan kitabı çevirdim. Çevirdim. En son Wattpad uygulamasında okuduğum yer 563. sayfadaydı. Hayatımda bir süredir ciddi anlamda böyle beni hayal kırıklığına uğratan bir kitap olmamıştı. Ben 20 sayfa için gidip kitabı almıştım. Kitaba verdiğim paraya değil de finalinin bu hızlı halini sevemedim. O tatlı heyecanım için üzüldüm.

Ben sayfa sayısını görünce heyecanlanan sıradan bir okuyucuyken sadece uygulamadakinden farklı 20 sayfa okudum. Yazarına ulaşıp bu yorumumu ona yapabilirim. Ama taze bir yazara hevesini kırabilecek sözler söylemek istemiyorum.

Geriye kalan sayfaları okudum. Bir tarafım dedi ki bu kız öyle bir final yazmıştır ki 20 sayfa acısını unutursun. Ama yine olmadı. İkinci bir hayal kırıklığı yaşadım. Ne Uzay Soykır'a doyabildim. Ne de hikayeye... Tadı damağımda kaldı. 'Kitap bitti, ben de bittim.' demek isterdim. Ama olmadı. Görkem ile alakalı kısım sürpriz oldu ama bu kadar. Çok üzüldüm. Hiç unutamayacağım bir final bekledim. Uzay ve Ecre'nin tutkulu sahnelerindeki anlamsızlık, sırf iyi bir cümle kurmak için kurulan bir iki cümle ve 'Ölmek için fazla ölüsün' cümlesi beni yorumsuz bıraktı. Wattpad'in o güzel hikayesi Ölüme Fısıldayan Adam'ın cümlesiymiş gibi gelen bu cümleyi görmek istemezdim.

Yine de Uzay Soykır'ı tanımak güzeldi. 



23 Aralık 2013 Pazartesi

Sabah Uykum | Ahmet Batman



Soğuk Kahve'nin en güzeliydi 'Sabah Uykum' yazısı..
Benim gibi düşününlerin çoğunlukta olduğuna inanıyorum.Bu inançlarımın sebebi sosyal medyada deli gibi yapılan Sabah Uykum yazısı.. :)

Popüler olma durumunu ve herkesin elinde olma halini pek sevip alışamasam da bunları görmezden geldim.Bir de ilk kitabı okumuşum tadı damağımda kalmış ikinci kitabı almadan olur mu?
Aslında pek yorum gerekmiyor.En az Soğuk Kahve kadar tadı damağımda kaldı dediğim bir kitap oldu Sabah Uykum. 


Ahmet Batman kalemini konuşturmuş.
Kalemime nazar değer falan diye düşünmeden olduğu gibi yine yazmış. Okurken sayfalar arasında kayboluyorsunuz sonra da korkudan bırakıyorsunuz.Bu kadar çabuk bitmesin istiyorsunuz. 
Bittiğinde de yeni yemekten kalkıp acıkan insanlar gibi açlığınızla kalıyorsunuz..
İlk kitabın bir üst seviyesindedir.Her sıkıldığınız da elinize alacağınız güzelliktedir.Okuyun,okutun.Kaçırmayın. :)

Ahmet Batman söze gerek yok Sabah Uykum'un ilk baskısını almak için çırpındığım insan.. 


Arka Kapak

Sabah Uykum 

Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir. 

Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık? Ben ikimizdeki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik.

Sayfa Sayısı: 224
Baskı Yılı: 2013
Yayınevi: Destek Yayınları

15 Aralık 2013 Pazar

Soğuk Kahve | Ahmet Batman


Ben böyle süslü cümlelerle anlatılanları sevmem.Daha doğrusu onları okumaktan zevk almam.Bana hep uzak ve samimiyetsiz gelir.
Bu düşüncelerim Ahmet Batman'a kadardı da yazamıyorum.Ahmet Batman kelimeleri süsleyip cümle haline getirip samimiyeti azaltmıyor.Aksine her sayfanın her satırından, her cümlenin her kelimesinden samimiyet,doğallık akıyor.Kendisi bir anda kelimelerimin yetersiz kaldığı bir yazar oldu.Adam gerçekten yazıyor.

Kendine has cümleleri,bakış açısı ile yer yer eğlenip yer yer de bir Ahmet Batman arayışına giriyorsunuz. Tabi sonra elinizdeki sevgili de gidebilir çünkü bir eşinin daha olduğunu düşünmüyorum. :) 

Her ne türden hoşlanırsanız hoşlanın bir kez Ahmet Batman okuyun.

Arka Kapak

Soğuk Kahve 
Sıcacık bir kahveden yükselen güzel kokular eşliğinde keyifli bir okuma vaat ediyor Soğuk Kahve.

İronik ve mizahi olduğu kadar keskin bir dil. Belki de çoğumuzun gündelik hayatında olan konuları anlatırken sizi ters köşeden bir bakış açısına yatırıp golü ustalıkla atıyor. Hınzır bir zekânın ürünü olan cümleleri sizi gülerken duygulandıracak, çoğu zamansa hayretler içinde bırakacak. 
Kahraman Tazeoğlu

Batman kendi deyimiyle numune bir adam. En azından yazdıkları öyle. Kolay kolay kimseden duyamayacağınız, cesaret isteyen şeyleri açıkyüreklilikle söylüyor okura. Özellikle kadın erkek ilişkilerinin üzerindeki pembe tozu üfleyip altında yatan siyahları ve beyazları soğukkanlılıkla gösteriyor. Ne her erkek bir Romeo, ne de her kadın bir Juliet.
Ertürk Akşun

Topuklu ayakkabı mı yoksa ben mi?
Bir kadını zorlayan bir soru olabilir.
Çikolata mı ben mi? sorusu kadar olmasa da zorlar.
Sizler topuklu ayakkabısı ayaklarını vuran kadınlarsınız.
Topuklarınızın altında kâğıt mendiller var.
Bazılarınızın gözyaşlarını silen mendiller işte, yabancı değiller.
O mendiller hep canınızın yandığı yerlerde...
Çok adisiniz pembe rujlar, çekici kılıyorsunuz dudakları.

Sayfa Sayısı: 265
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Destek Yayınları

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Özgürlüğün Elli Tonu (Fifty Shades of Grey Serisi #3)


Sonuncu ve favorim olan Özgürlüğün Elli Tonu yer yer sıkıcılığı da eline almadı desem yalan olur.Seri konuşulmayı hak ediyor.Yazarın hayal gücü bir kere alkışı hak ediyor.Abartılan kadar var mıydı diye sorarsanız bu tarz romanı ilk defa okuyorum okuduklarım arasında en iyi diyemem bu yüzden ama dediğim gibi yazarın hayal gücü ağzınızı açık bıraktırıyor onun için bile tebrik etmek lazım.

Bu kitabın en çok sevdiğim tarafı Christian’ı tamamen tanımak oldu.Onu böyle ağırdan alarak tanıtma işlemi çok yerinde olmuş.Ana’dan önce ve sonra olarak iki dönem de incelesek hoş olabilir. :)
Romanın sonlarında birkaç yeri Bay Grey’in gözünden okumak çok güzeldi.Keşke bunu devam ettirebilseydi yazar ya da aynı anda ikisinin de gözünden okuyabilseydik.Alacakaranlık serisinde Edward’ın gözünden okumayı istediğim gibi burada da aynı durum Christian için geçerliydi.En azından daha uzun olsaydı tadı damağım da kaldı.

Evlilik sonrası halleri güzeldi ama düğünün böyle geçiştirilmesi ne kadar anlamsız olmuştu? O yüzden sanki bir şeyler eksikti bu duruma bir anlam veremedim.Ana’nın düğün stresini okusaydık mesela neden bu geçiştirme?

En sıkıldığım kısımları ne yazık ki seks bölümleri oldu.Normal de aralarındaki tutkuyu sevdim lakin artık bunalttılar.Bir sorunları olduğun da konuşamamaları,Ana’nın kendi düşüncelerini paylaşmak istediği her an bu durumu seks ile geçiştirme vs. Sıkıldım ve bunaldım.Bir yerden sonra midem de pek kaldırmadı.Sinir bozucu bir durum olmaya başlıyor.Kendimi çok kaptırmakla alakalı da değil hani bekliyorum ciddi bir konu olmuş konuşsunlar istiyorum ama bu iki arkadaş ya kavga ediyor ya da yataktalar haliyle bir yerden sonra bitsin istiyorum.

Akıcı bir şekilde ilerledi ve ben de zevk alarak okudum fakat aradaki geçiştirilmişlikler olmasaydı daha güzel olabilirdi.

Arka Kapak
Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı...

Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak.

Anastasia Steelein ne istediğini bilen, göz alıcı iş adamı Christian Greyle tanışması, her ikisinin de hayatlarını geri dönülmez biçimde değiştiren şehvetli bir ilişkinin kıvılcımını çakmıştır. Christianın sıra dışı zevkleri karşısında şoka uğrayan, ondan hem hoşlanan hem de korkan Ana, daha derin bir bağlılık istiyordur. Onu yanında tutmaya kararlı olan Christian, bunu kabul eder. 

Şimdi her şeye sahiptirler; aşk, tutku, yakınlık, servet ve sonsuz olasılıklarla dolu bir dünya. Ana, Greyi sevmenin kolay olmayacağını ve beraberliklerinin her ikisinin de tahmin edemeyeceği zorluklar getireceğinin her zaman farkında olmuştur. Anastasianın kendi benliğinden ve bağımsızlığından ödün vermeden Greyin yaşam stiline uyum sağlamayı öğrenmesi, Greyinse kontrol dürtüsünü aşması ve kendisini altüst eden fırtınaları arkasında bırakması gerekmiştir. 

Ama geçmişle hesapları henüz kapanmamıştır. Tam her şeye sahip gibi göründükleri bir anda, talihsizlik ve kader bir araya gelip Ananın en korkunç kâbuslarını gerçeğe dönüştürür...


Yazar: E L James
Çevirmen: Sevinç Seyla Tezcan
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 704
Baskı Yılı: 2012

16 Ağustos 2013 Cuma

Karanlığın Elli Tonu (Fifty Shades of Grey Serisi #2)


Bu kitabın adı değişip direk Christian falan olmalı.Karakter hakkındaki soruların çoğuna cevap verildiği bu romanı en çok bu yüzden sevdim.En içten Christian burdaydı.İster istemez her kadının tapabileceği erkeğe ben de inanılmaz derece de kapılmış bulunmaktayım.
Ayrıca bu kitabın bdsm kısımları da gözüme batmadı.Aksine hoş bile geldi.

Ana'nın bazen sinir bozucu bir karakter olduğunu düşünsem de kendi fikirleri olan ve kendi karakteri olan bir karakter olmasını seviyorum.Christian'a itaat etmeme konusunu seviyorum.
Sadece Christian ve Ana'ya odaklanılmasının bunaltıcı olduğunu düşündüğüm anlar çok oldu.Kate'in dolu dolu olmasını dilerdim.Aynı şekilde Grey ailesini ve Christian'ı ailesiyle okumayı isterdim. Ana'nın ağzından okuyoruz onun ailesi ile olan garip iletişimsizliği de ayrıca gözüme battı.
Ana'nın evlilik teklifini kabul etme olayını da çok basit buldum.Bu kadar herşeyi özenle düşünen adama karşı bu kadar basit bir 'evet'i sevemedim.Seks sahneleri dışında hiçbir özen yok desem olur sanırım.
Yine de Grey var Ana'nın Elli Tonu adam güzel yahu onun için okunmaya değer.

Akıcılığı konusun da ilk romandaki kadar iyi olduğunu söyleyebilirim.


Arka Kapak
Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı...
Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak.
Ruhu yaralı genç girişimci Christian Greyin karanlık sırlarının yıldırdığı Anastasia Steele, ilişkilerine son noktayı koyup bir yayınevinde çalışmaya başlar.
Ama Greye duyduğu karşı konulmaz çekim hâlâ etkisini sürdürmektedir. Grey yeni bir teklifle gelince ona karşı koyamaz. Nihayet her şey daha iyiye gidiyor gibi göründüğü sırada birden geçmişin hayaletleri ortaya çıkar. Anastasia, sorunlu, hırslı ve talepkâr Elli Tonun sinir bozucu geçmişi hakkında, tahminlerinin çok ötesinde şeyler öğrenir ve ilişkileri bir kez daha tehdit altına girer.
Grey içindeki şeytanlarla savaşırken, Ana da hayatının en önemli seçimini yapmak zorunda kalır. 
Ve bu kararı tek başına vermelidir...


Yazar: E L James
Çevirmen: Sevinç Seyla Tezcan
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 640
Baskı Yılı: 2013

4 Ağustos 2013 Pazar

Grinin Elli Tonu (Fifty Shades of Grey Serisi #1) | E.L James

          Uzun zamandır Çok Satanlar listesinden inmedi.Tüm dünyayı salladı terimi bu üçleme için iyi bir tabir olur sanırım.İnsanların elinden düşmedi üstelik bu üçleme sayesin de bu tarz romanların önü açıldı.Benzerleri mi dersiniz taklitleri mi bilemem ama bir öncülük yaptığını inkar edemeyiz.

          Çok Satanlar listesine giren kitapları biraz bekletiyorum.İnsanlar okuyup sindirsin ve ben daha sonra alayım istiyorum.Öyle de oldu aylar sonra aldım.Dayanamayıp başladım.
               Romanın sayfa sayısına bakıp ürkmemek lazım yazar kelimelerini seçerken hakkını basit ve sade kelimelerden yana kullanmış.Karmaşadan arınmış basit anlatımı sayesinde roman oldukça akıcı oluyor.Akıp gidiyor siz de peşinde sürükleniyorsunuz.Sıkılıp boşladığım bir an olmadı.

          Kitabın bdsm kısımlarını seven ne kadar çoksa sevmeyenler de bir o kadar çoktu.Tabi sevip sevmedim diyenlerde vardır elbet ama bir kadının kılavuzu olabilecek nitelikte diye düşünüyorum.İkili arasında ki tutkuyu çok sevdim.Kendi tabirleri ile Vanilya Seks'in olduğu her satırı da severek okudum.Yalnız bu bdsm kısımlarını sırf okumak için okudum.O kısımlardan çok hoşlanmadım.Ya da fazla mantık kısmına takılı kaldığım için sevemedim.
          Christian karakterine yorum yapmadan geçmek istemiyorum.İçin de beslediği sert seks duygularına rağmen bu adam kadınların yeni adamı olmaya adaydır.Uzun zamandır bir karakteri böylesine sevmemiştim.Kitabı alırken daha farklı yansıtılıyor olumsuz yorumlarda ama tam tersine bir karakter görünce şaşırdım.Ne istediğini bilen Ana'ya abartılı bir değer veren nadide bir adamdır kendileri.Elinde ki tüm fırsatları kadınının önüne sunması fazla etkileyici...

         Devamını okuduğumda düşüncelerim değişir mi bilemiyorum ama şuan seriyi sevmiş durumdayım.Karakterleri sevdim.Bir sürü soru ile bitmesini bile sevdim.


Arka Kapak
Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı... 
Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak.

Edebiyat ögrencisi olan Ana Steele, genç girişimci Christian Greyle röportaj yapmaya gittiğinde son derece çekici, zeki ve sinir bozucu bir adamla karşılaşır. Toy ve masum Ana, bu adama duyduğu arzu karşısında şaşkına döner ve adamın gizemli doğasına rağmen ona yakınlaşma arzusuyla yanıp tutuşur. Ananın güzelliği, zekâsı ve özgür ruhuna direnemeyen Grey de onu istediğini kabul eder, ancak şartları vardır...

Greyin sıra dışı erotik istekleri karşısında şoka uğayan ama bir yandan da heyecana kapılan Ana tereddüde düşer. Büyük başarısına rağmen -çokuluslu şirketleri, uçsuz bucaksız serveti ve sevgi dolu bir ailesi vardır- Grey şehvete esir olmuş ve hükmetme hırsı olan bir adamdır. Çift, cüretkâr ve tutkulu bir fiziksel ilişkiye yelken açarken, Ana, Christianın karanlık sırlarını ve kendi gizli arzularını keşfeder.


Yazar: E L James
Çevirmen: Sevinç S. Tezcan
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 576
Baskı Yılı: 2013

29 Haziran 2013 Cumartesi

Bir Soru Bir Aşk | David Nicholls



Bir Soru Bir Aşk | David Nicholls

One Day ile gönlüme taht kuran David Nicholls bu sefer biraz hayal kırıklığına uğrattı.Defalarca başa alıp konuya adapte olmaya çalıştım.Hem merakım hem de bitirme takıntımla her sıkıldığımda tekrar başa aldım.Konuya girebilmek için bu kadar zorlanınca haliyle elimde 47 gündür sürünüyor.Sonunda bitirdim ama tamamen bitirmek için bitirdim ve bir işkence gibiydi.

Brian karakteri fazla saf mı yada boş mu demeliyim bilemiyorum.Amaçsızca yaşayan bir karakter çıkmış.Şapşallıklarına gülmedim.Yaptığı şakalara gülmedim.Gülümseme adına en ufak bir tepki göstermedim.Arkasındaki yorumlara baktığımda her okuyan fazlasıyla eğlenmişti ama bende o etkiyi yaratmadı.Ezik ve ne yaptığını bilmeyen gerçekten durumu saflığın ötesine geçen karakteri çok zayıf bir karakter var ve okurken hoşlanmadım.
Sadece Brian değil diğer karakterler de çok yavan ve samimiyetsiz geldiler.

Aslında kitap tamamen yavan ve samimiyetsizdi.O kadar olayların dışında kalıyorsunuz ki! 
Başlarda çeviriyi suçluyordum ama çevirene suç bulmamak lazım ilerledikçe anladım.

Bir ara gerçekten ümitlendim sorularla konuları bağdaştırdığımda keyif almaya başlamıştım.Sayfalar ilerledikçe bu durum yine eskisine döndü.Sıkıcı bir üniversite hayatı ne yaptığını ve neden orada olduğunu idrak edemeyen bir insanın hayatını okumak beni eğlendirmedi.

Sayfalar ilerlemiyor kurulan cümlelerde o kadar yabancılaşıyorsunuz ki çevirmeden okusak olurmuş diye düşünebilirsiniz.David Nicholls'un Bir Gün kitabını okuyanlar o güzel kitabın büyüsü ile bu kitabı almasınlar.

Bir karın ve baş ağrısı ile bitirdim ve birde hayal kırıklığım vardı.

Arka Kapak

Bir Soru Bir Aşk

Bir kadın bir erkekte aslında ne arar?

Çok Satan Bir Gün Kitabının Yazarından Kalpleri Fethedecek Yeni Bir Roman

Brian Jackson üniversiteye büyük umutlar, hedefler ve gizli bir de arzuyla gelmiştir: Üniversiteler Düellosuna katılmak. Şimdi bu şansla birlikte aşkı da bulan Jackson, hem yarışmayı hem de sevdiği kızın kalbini kazanabilecek midir?

"Bize güvenin, bayılacaksınız."
Arena

"Elimden bırakamadım. Bayıldım."
Alan Cumming

"Dokunaklı, sıcacık ve eğlenceli… Bu kitabı okuyun."
Daily Mail

"Enfes! Herkese öneririz.
Paul Morley, Richard&Judys Book Club

Yayınevi: Pegasus
Yayın Yılı: 2013

25 Haziran 2013 Salı

26. Seviye | Anthony E. Zuiker

26. Seviye | Anthony E. Zuiker

Tüm seviyelerin üstünde bir sapık düşünün. Kendine yeni bir seviye üretebilecek kadar orjinal ve aklınıza gelebilecek tüm katillerden tüm sapıklardan daha üstün birini düşünün.Ki hayal gücünüzü zorlamanıza gerek kalmayacak kendisi Dijital Kitap olup görüntülere resmi sitesinden ulaşabiliyorsunuz.

Akıcılığına ve orjinalliğine diyecek sözüm yok.Özellikle akıcılık konusunda fazlaca iyi, sürüklenip gidiyorsunuz.Sapığın orjinalliğine değinirsek 26. seviye daha ne olsun.

Herşey iyi hoş severek okudum bir nefeste bitirdim.
Ama sapığın yaptığı çoğu olayın geçiştirilmesi olayı biraz basitleştirmiş.Adamın yaptığını bir başkasının ağzından duymak yerine olayları canlı yaşamak isterdim.Geriye dönüşler yapıp birkaç olayı bize tekrar okutabilirdi.Bu yönden biraz zayıf kalıyor.
Hani diyorsunuz ki yahu 26. Seviye bir mükemmel kusursuz sapık/katil yada her neyse var karşınızda ama siz doğru düzgün yaptığı olayı göremiyorsunuz.Birkaç basit olayla sınırlı kalıyor ve bitirdiğinizde bu adam nasıl 26. seviye diye sorguluyor oluyorsunuz.Yazar esas sapığı 26. Seviye yapan olayları es geçmiş hiç hoş olmamış.

Yani belirli bir şeye doymuyorsunuz.Okurken sıkılmıyorsunuz,yer yer heyecan yapıp şaşırıyorsunuz ama bir yavanlığı var.O yavanlık okurken belki çok gözünüze takılmıyor ama son sayfayı bitirip kitabı kapattığınızda dilinizde kalan yavanlığın tadını algılamaya başlıyorsunuz.Eksikleri tek tek görmeye başlıyorsunuz.Okurken de farkediliyor ama sonraki sayfada sizi doyuracak olayların olduğunu düşünüp duruyorsunuz.Sonuç biraz hayal kırıklığı oluyor.

Yinede tüm es geçilmişliklere rağmen severek okudum.

Arka Kapak
26. Seviye

Katiller 25 ayrı seviyede değerlendirilir.
Bunu polis teşkilatında herkes bilir. Artık biz okurlar da öğrendik. 1. Seviyedeki toy fırsatçılardan, 25. Seviyedeki organize, kasıtlı cinayet işleyen ve kurbanlarına işkence edenlere kadar yükselir özellikler. En korkutucu, en tehlikeli olan 25. Seviye gibi görünmektedir.

Oysa gerçek farklı: Dünyanın en tehlikeli katillerini avlamak üzere görevlendirilmiş, resmi bir sıfatı olmayan ve isimleri gizli tutulan seçkin bir grup yeni bir seri katil tanımı yapmak üzere: 26. Seviye. Bu tanıma da sadece bir kişi uyuyor:

Takma ismi: Sqweegel
Hedefi: Herkes
Yöntemleri: Sınırsız

Bu romanı okurken filmini de izleme şansına sahip olacaksınız. LEVEL26.com adresinden kitabın içindeki şifreleri girerek heyecana katılın.

Yayınevi: Doğan Kitap
Yayın Yılı: 2012

23 Haziran 2013 Pazar

Kusursuz | Judith McNaught


Kusursuz | Judith McNaught

Birkaç yıl önce aşk ve tutku adına tanıyıp gerçekten diğer yazarlardan ayırdığım Judith bu sefer bana beklediğim tadı veremedi.
Kitabın akıcılığı ve güzelliğinden tek bir an bile şüphe etmeyin.Judith'in kalemi hala aynı zevki veriyor.Çevirisinde gözünüzü tırmalayan bir hata yok.Ama hikayede bir basitlik vardı.
Tarihi aşk romanlarını okumaya o kadar alışmışım ki galiba günümüzü anlatması tüm herşeyi basitleştirmiş.

Aşk ve tutku için hala güzel ama bir yerlerde bir yavanlık ve geçiştirme vardı.JM'nin kitaplarını sıralamaya koysam en sonda Kusursuz olacaktır.
Tabi yine de Judith işte ne kadar kötü yazabilir ki? 
Bir solukta okunur ve bitirilir.

Arka Kapak
Kuşkusuz, acıklı çocukluğunun kaosundan sıyrılıp kusursuz bir yaşam yaratmayı başaran bir genç kızın, korkunç bir suçla itham edilirken inatla masum olduğunu iddia eden genç bir adamla karşılaşmasının ve ikisini birbirine bağlayan çaresizlik, aşk ateşi ve tutkunun dramatik öyküsüdür.

Koruyucu aileler arasında sürüklenirken kendisini evlat edinen ailenin sevgi şemsiyesi altında, yüreğinin yaraları iyileşen Julie Mathison, hayat dolu bir genç kıza dönüşmüştür. Yaşadığı küçük Teksas kasabasında öğretmenlik yapmakta; kendisine koşulsuzca verilen sevgiyi, sevgiyle geri ödemek ve hayalindeki 'kusursuz' hayata ulaşmak için elinden geleni yapmaktadır.

Ve... Bir gün Julie'nin hayatı, karısını öldürmekle suçlanan, Oscar ödüllü yönetmen/aktör Zachary Benedict'in hayatıyla kesişir... Teksas hapishanesinden kaçan Zack, genç kızı rehin alır ve Colarado tepelerine götürür. Julie dehşet içinde, ondan kaçıp kurtulmak içinden elinden geleni yapar; ancak bu yakışıklı yabancıya umarsızca kapılmıştır ve beyninde, genç adamın masum olduğunu fısıldayan, bir türlü susturamadığı bir ses vardır.

Yayınevi: Epsilon
Yayın Yılı: 2005




16 Mayıs 2013 Perşembe

Bir Alex Değilim | İstiklal Akarsu

Bir Alex Değilim | İstiklal Akarsu

Dizüstü Edebiyat serisindeki kitaplarının çizgisinde çerezlik tadında bir kitap.
İstiklal Akarsu'nun en eğlenceli anlarına tanık oluyorsunuz.O kadar eğlenceli ve sade bir dili var ki sürüklenip gidiyor.Sıkılmak adına bir duygu yaşamadım.
Okurken çok fazla roman okuyorum moduna giremiyorsunuz biraz anı kitabı olduğundan olsa gerek. :)
Terapiye giriyormuşsunuz gibi düşünün.Kafanız dağılıyor,sorunları,sınavları unutuyorsunuz,sorumluluklarınızı unutuyorsunuz.Anlık olabilir ama anlıkta olsa her şeyi kenara bırakıyorsunuz.

Arka Kapak

Hızı hiç kesilmeden devam eden, her kitabı merakla beklenen Dizüstü Edebiyat serimizin son kitabı, Bir Alex Değilim; gülmeyi , eğlenmeyi seven okurlara yeni nesil mizahın en iyi örneklerinden birini sunuyor. 
“1.87 boy, 50 cm en, çaprazlama 1.96. Gözlerim kahve, göbeğim bombe, baldırım flörtöz.”
Bu kitabın kahramanı, “kolay kolay dünyaya gelmez” dediklerimizden. Deli deli güldürenlerden, yerli yersiz ağlatanlardan. Bu kitabın sayfaları boyunca hayranı olacağınız İstiklal Akarsu, Facebook’ta 3 sene boyunca yalnızca akrabalarına ve ilkokul arkadaşlarına şakalar yazdıktan sonra bir arkadaşının “oğlum Twitter’a gelsene ne işin var Facebook’ta, burası tam sana göre!” demesiyle 2009’da Twitter’a üye oldu. Burada yazdıklarıyla kısa zamanda 60.000’e yakın insana ulaşma şansını yakaladı. Akabinde bir de blog’um olsun dedi, açtığı blog’da 140 karakter sınırlaması olmaksızın yazdı da yazdı, okundu da okundu. Şimdi Bir Alex Değilim ile karşımızda. 
Yayınevi: Okuyan Us
Yayın Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 192

30 Mart 2013 Cumartesi

Alaycı Kuş ( Açlık Oyunları #3 ) | Suzanne Collins



“Serinin en iyi kitabı Ateşi Yakalamak mı demiştim?” Serinin en iyi kitabı Alaycı Kuş diyorum.
İkinci kitap da 75. Açlık Oyunları'nı çok eğlenerek okudum.Ama bir gerçek var ki Alaycı Kuş'da oynanan büyük oyunlar sonuna kadar ayrı bir zevkliydi.
Üçüncü kitaba geliyorsunuz ama hala yazar doruklarda yazıyor.
Belki de hiç beklemeyeceğiniz kadar iyi yazıyor.

Mıntıka'da geçen bölümlerle kaynaklı bir sıkılma yaşanabilir.Ama daha sonrasında nefes almayı bile unuttuğum sayfalar oldu.
Alaycı Kuş'un sonunda sahnede olması ile olayların akışı daha da hızlanıyor.Peeta'nın karışık durumu,Gale ve garip hareketleri,Finnick ve Annie,Haytmic,Coin,Prim..
Karakterler hakkında bilgi akışının hiç durmaması güzeldi.Kimse unutulmadı.

Sonlarına yaklaştıkça Peeta'nın durumu daha da karmaşıklaştı.Bunun peşinden Gale biraz sönük gibiydi.Fazla sevimsiz geldi.
Katniss'in sonu daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum.
Bir iki nokta haricinde yine kitabın güzelliğine geliyorum ki son kitabı da okuduğunuzda iyi ki başlamışım diyeceksiniz.

Seriye komple baktığımızda da benim gözüme en çok kapaklar çarptı.Kitabın kapakları çok özensiz ve ilgi çekiciliğin dışındalardı.Yani acaba bu kadar dillerde olmasa dikkat çekebilir miydi diye düşünüyorum.Bu kadar iyi bir seriye böyle özensizlik olmamış.

Arka Kapak 
Bütün engellere rağmen, Katniss Everdeen Açlık Oyunlarından iki kez sağ çıkmıştır. Ama şimdi kanlı arenadan sağ çıkmayı başardığı halde hâlâ güvende değildir. Capitol kızgındır. Capitol rövanş istemektedir. Uğradıkları bozgunun bedelini ödetmek istedikleri kişi kimdir? Katniss. Daha da beteri, Başkan Snow başka hiç kimsenin de güvende olmadığını açıkça belirtmiştir. Ne Katnissin ailesi, ne arkadaşları, ne de 12. Mıntıka halkı. Suzanne Collinsin gerilim romanı Açlık Oyunları üçlemesinin bu güçlü ve heyecan verici finali yılın en çok sözü edilen kitabı olmayı vaat ediyor.

"En heyecanlı yerinde kesilen mükemmel kitap okurları üçüncü cilt için feryat ederken bırakacak." 
- Kirkus reviews

"Edwardı ya da Jacobu unutun... okurlar taraf tutacak: Peeta mı, yoksa Gale mi?" 
- Publishers Weekly

"Katniss ustalıkla öldürürken, Collins vurucu yeteneğiyle yazıyor." 
- Time dergisi


"Kusursuz ilerleme hızı ve heyecan verici bir dünyanın inşa edilmesi." 
- Booklist


"Ardında yeterince yanıtlanmamış soru bırakarak okurları kıvrandırıp ümitsizce bir sonraki bölümü beklemelerini sağlıyor." 
- School Library Journal


Sayfa Sayısı: 416
Baskı Yılı: 2012
Yayınevi: Pegasus

28 Mart 2013 Perşembe

Ateşi Yakalamak ( Açlık Oyunları #2 ) | Suzanne Collins


İlk kitaba kıyasla daha iyi bir kurgusu vardı.Oyunlar başlayana kadar ve 75. Açlık Oyunları tamamen açıklanana kadar aslında çok sıradan devam ediyor.
Ve oyunlar ile ilgili açıklamalardan sonra 'işte diyorsunuz serinin en iyi kitabı!'
Sonrasındaki sayfalar hızla akıp geçiyor.Oyundaki karakterler,hazırlıkların daha hızlı sürmesi okurken daha da kapılmanızı sağlıyor.

Seriye yeni katılan karakterler özellikle Galipler hiç olmadıkları kadar ilgi çekiciler.Birbirinden farklı,değişik yetenekleri olan ve hayatta kalabilecek kadar zeki insanların bir arada olduğu oyun ilk oyunla kıyaslanmayacak kadar güzeldi.Tuzakları,gizli planları ve gizli anlaşmaları ile daha da eğlenceli bir hal alıyor.
75. Açlık Oyunları Finnick,Johanna,Beete ile daha da şenlenecek.
Beklenmedik ölümler ve Katniss üzerinde piskolojik oyunlar da bir o kadar etkileyici oluyor.Özellikle Cinna ve hazin sonu.

Sonlarına yaklaştığınızda bir anda herşey tepetaklak oluyor bu da hızlı bir şekilde üçüncü kitaba geçiş demek oluyor. :)
75. Açlık Oyunları için bile bu seriye başlanır.
Yazar kaleminden bir şey kaybetmiyor.Oldukça sürükleyici bir kitaba hazırlanın. :)
Arka Kapak 
Capıtol mutsuz, huzursuzluk artıyor, ateşle dans eden kız bir kıvılcım yaktı,yerin altından yükselen isyan şimdi patlama noktasında!
Kıvılcımlar parlıyor, alevler yayılıyor ve capıtol intikam istiyor. 
"Açlık Oyunları Serisi, insanı meraktan çatlatan, gerilim dolu, müthiş akıcı ve inanılmaz sarsıcı… Elimden bir türlü bırakamadım. Bağımlısı oldum!" Stephen King
Sabırsızlıkla çıkmasını beklediğim fenomen kitap Açlık Oyunlarının devamı olan Ateşi Yakalamak kitabını erkenden okuma fırsatı buldum.. Benim yüksek beklentilerimi haklı çıkartmakla kalmamakla birlikte bunun çok üstüne çıktı. Bu kitap Açlık Oyunları kadar heyecanlı fakat daha bir yürek burkucu çünkü zaten karakterleri tanıyorsunuz, zaten onlarla birlikte zorluklara göğüs germiştiniz. Suzanne hikayenin gerçekleştiği yerleri ummadığım yerlere taşımış ve o bu çok zor yerleri seçmekten hiç çekinmemiş. Olağanüstü. Bu kitabı okurken uykunuzu erteleyeceksiniz. Çıktığı andan itibaren listeleri altüst edecek. Tavsiyem o sabah için hazırlanın ve takviminizi ona göre ayarlayın.Stephenie Meyer
"Zekice kurgulanmış ve çok akıcı bir kitap… Büyüleyici."John Green
"Bilimkurgu, heyecan, gerilim ve aşkın muhteşem bir karışımı."USA Today
"Nefes Kesiyor"Publisher Weekly
"Aksiyon, Entrika, Aşk. Kesinlikle mükemmel."Kirkus Reviews
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2013
Yayınevi: Pegasus



27 Mart 2013 Çarşamba

Açlık Oyunları ( Açlık Oyunları #1 ) | Suzanne Collins



Geç de olsa sonunda dillerden düşmeyen seriye bende başladım.
İlk başta abartıların tam zıttı çıkacağını düşünüyordum.Yazarın cümlelerine başta bir süre alışamadım.Yada çeviriden kaynaklı bir sorun yaşadım diyelim.Her sayfayı çevirdiğimde beni kitaba bağlı tutan meraktı sanırım.
Aslında gayet akıcı ilerleyen cümleler kuruluydu.Aynı zamanda bilgi veren ve dört dörtlük tasvirler vardı.Ama karakterin kendi ağzından okumak beni bir süre yavaşlattı.

Oyunlar başladığında işte dedim sonunda ben bu kitabı sevdim.Bazı yerler çok hızlı geçmiş ölümler konusunda ama hızlı olmasına bile çok takılmadım.

Peeta karakterini çok sevdim -filmdeki canlandırmasını görene kadar- ama yine de bu kadar pasif olmak yerine daha aktif bir erkek karakter olabilirdi.Bu kadar naiflik ile ne işin var senin açlık oyunlarında diye sorarlar.
Haytmic ve Cinna karakterleri başlıca favorilerim oldu.İlerleyen dönemlerde Haytmic'in de yer aldığı oyunlar kitap olsa fena olmaz.

İlk kitabı bitirdiğinizde olayları bitirdiğimde devamı nasıl gelebilir ki bunun diye düşünürken ikinci kitabında ters köşe oldum ve devamının aslında çok iyi geldiğini görmüş oldum.

Serilerde genelde ilk kitaplar ya çok ağır başlar yada biraz sıkıcı olurlar ama Açlık Oyunları serisinde tam tersiydi.İlk kitabın hızını seveceksiniz ve büyük ihtimalle ikinciye aynı gün içinde başlayacaksınız.

Arka Kapak
Etkileyici bir fantastik dünya, bitmek bilmeyen bir aksiyon Açlık Oyunlarında bir sonraki sayfaya geçmek için sabırsızlanacaksınız.
Etrafınızdaki başka herkes sabahı göremeyeceğinizden eminken vahşi bir ortamda kendi başınıza hayatta kalabilir misiniz?
"Bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. Hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. Açlık Oyunları kesinlikle büyüleyici."Stephenie Meyer
"Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum."Stephen King
Kazanmak ün ve talih, kaybetmek ise kesin ölüm anlamına gelir.Bu Oyunun Galibinin Karnı Doyacak Kaybeden İse Ölümle Tanışacak...
Açlık oyunları başlasın... 
Sayfa Sayısı: 384 
Baskı Yılı: 2013 
Yayınevi: Pegasus

16 Mart 2013 Cumartesi

Şah Mat | Mario Mazzanti


Şah Mat | Mario Mazzanti

Aylardır almayı hep ertelediğim kitabı sonunda bitirdim.Bitirdikten sonra 'keşke bu kadar bekletmeseydim' demeden edemedim.Kitabın yayın evinden şüphe duysam da arkadaşımın hediye etmesiyle okumaya başladım.Okudukça olaylara kapılıp gittim.

Heyecan,gerilim,merak bir sürü duyguyu içinde barındırıyordu.
Katilin kitabın yarısında bulundu düşüncesiyle biraz duraklasam da aslında tam o sayfalarda olaylar birbirine girdi.Karışıklık arttıkça okurken merakınız da artıyor.Tahmin yapıyorsunuz yapıyorsunuz ve sonunda hiç aklıma gelmeyen biri çıktı.Olayların farklı olduğunu gördüm.
Kitabın sonuna yaklaştıkça elimden bırakamaz oldum.

Yazarın kalemini çok sevdim.O kadar akıcıydı ki sıkılmadan okudum.Ayrıntılardan,mesleki konuşmalarda kesinlikle sıkmadan verilmiş.Satranç üzerinden ilerlemeleri ise gerçekten ayrı bir hava katmış.

Arka Kapak

Polisle satranç oynayan bir seri katil...

Suç psikiyatristi olarak polise destek vermekte olan Claps'in suçluların davranış profilini inceleyerek olası şüphelileri tespit etmek gibi çetin bir görevi vardır. Ancak bu sefer ortadaki cinayet hiç de basit değildir. Karşısında acımasız, kararlı, unutulmak istemeyen ve şehrin korkulu rüyası olmayı amaçlayan bir seri katil vardır. Çözüm hep avuç içinde gibidir ama bir türlü ulaşılamamaktadır, aşılan her bir basamak katilin ininin derinliklerine dalmaktan başka bir işe yaramaz.

"Mario Mazzanti ilk kitabını en lezzetli malzemeleri karıştırarak hazırlamış: Satranç, edebiyat, sinema, opera ve asıl mesleği olan cerrahlık."
-Paperblog-

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ve gerçeğin insanın en karanlık hırslarında gizlendiği nefeslerinizi kesecek bir gerilim romanı.
-La Feltrinelli-

Yayın Evi: Sonsuz Kitap
Yayın Yılı: 2011
Sayfa Sayısı: 512

13 Mart 2013 Çarşamba

Kalbimi Çaldın | Rita Hunter


Kalbimi Çaldın | Rita Hunter
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen güzel bir akıcılığı vardı.Tutku yine doruklardaydı.
İkilinin arasında hızla gelişen olaylara kapılıp gitmemek elde değil.Gerçekten göz açıp kapayana kadar bitti.
Sadece yazarın ilk kitabı olmasından kaynaklı sanırım ara ara duraklamalarım oldu.Hikaye güzel,ikili güzel ama bazen eksik birşeyler var gibiydi.

Olayların bu kadar aceleye gelmesi mi demeliyim buna kullanılan kelimeler mi demeliyim bilemedim.Çeviri olsa çeviren kişiye suç bulabilirdim ama çeviri olmadığı için yazarın ilk kitabı olmasına bağlıyorum bu durumu. :)
Karakterler arasındaki diyaloglarda oturtamadığım cümleler oldu.
Akıcılıksa evet gerçekten akıcı bir hikayeydi ve oldukça hızlı gelişen olaylar sayesinde sayfalarda hızla ilerledi.

Arka Kapak
Sepya Kitaplar okurlarına, serüvenlerini merakla bekleyecekleri yeni yazarı Rita Hunter'dan ilk aşkları anımsatacak bir roman sunuyor. 
Her satırında taraf tutmak ve genç bir kadının ilk aşkını tadışına tanık olmaktan büyük keyif duyacaksınız 

Eğer hemen şimdi konuşmazsan seni zindana attırmak zorunda kalacağım ufaklık. 


Kızın gözleri daha da büyüdü ve sadece Lütfen efendim, diyebildi güzel dudaklarını bükerek. Birden adam, vücutlarının birbirine yapışmış, elleri kızın ensesinde, son derece samimi bir yakınlıkta durduklarını fark etti ve bedeninde bir sızı hissetti. Yüzleri birbirine çok yakındı. Kızın ensesinde tuttuğu elleri, sıkı topuz yaptığı simsiyah saçlarında dolanmaya başladı bilinçsizlikle. İpek gibi diye düşündü şaşkınlıkla. 
Tehlikeli yakınlığı kız da hissetmiş olacak ki çırpınmaya başladı adamın ellerinde. Sanki Wayne de bu komutu bekliyormuş gibi kızı iyice kendisine yaklaştırdı ve sertçe dudaklarını öptü ''Tanrım, çok güzel,''derken kasıklarına inen sert diz darbesiyle kendine gelerek genç kızı bıraktı ve iki büklüm kaldı. 

Yayın Evi: Sepya
Yayın Yılı: 2010 
Sayfa Sayısı:  420