|
Rita Hunter Yabancı Yayınları Sayfa Sayısı: 584 2016
|
GEÇMİŞİ, ÜZERİNE GÖLGE GİBİ DÜŞEN BİR ADAMIN TEK ÇARESİ, DAİMİ BİR GÜNEŞTİR...
“Belki de hiç... Belki de hiçbir zaman tehlikeye ne kadar yaklaştığını anlayamayacaktı. Güzel, küçük kıvılcım bilmiyordu ki bu dünyada ateşten de sıcak şeyler vardı…”
Abertillery Dükü’ne ait papaz evinde ailesiyle birlikte yaşayan Jane Hammond’ın hayatı, kendi küçük dünyası ve gizli hayalleri üzerineydi. Mutlu olduğu, kendini huzurlu hissettiği, ona göre dünyanın en güzel topraklarında yaşamanın belki de tek bedeli, efendileri olan soylunun dikkatini çekmeden, hatta var olduklarını unutturarak devam etmenin bir yolunu bulmaktı. Zira bugüne kadarki hiçbir Abertillery Dükü’nün ahlâk ya da merhametiyle övündüğü söylenemezdi.
Jane endişelerine rağmen, yeni dükün huzurlu dünyalarına ayak basmasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanmaya hazırdı. Ne var ki, soyundan gelen uğursuzluğu gölge gibi üzerinde taşıyan ve geçmişte yaptığı korkunç şey yüzünden yargılanan dükün diğerleri kadar umursamaz olabileceğini düşünmek başlı başına bir hataydı.
***
Gizemli ve baştan çıkarıcı son Abertillery Dükü Alexander Darius Cunningham’ın Hammond ailesini kabul etmeye mecbur bıraktığı görev onları hiç de arzulamadıkları şekilde bir araya getirirken; tesadüfler ve güçlü güz fırtınaları, tutkulu serüvenlerinin fitilini ateşleyecekti.
Okurken kahkahalarımı tutamadım. Jane, şimdiye kadar yazılmış en çatlak, en eğlenceli leydi olabilir. Kendisine hayran kalmamak imkânsız! Tarihi aşk sevip de Rita Hunter’ın eşsiz kalemiyle henüz tanışmamış olanlar çok şey kaçırıyorlar, benden söylemesi. Alexander ve Jane yeni favori çiftimiz olacağa benziyor.”
Tarihi aşk kurgularının benim için çok değerli ve güzel kalemi olan Rita, her seferinde daha da iyiye giderek beni karakterlerine aşık ediyor. Kalemi oldukça akıcı ve aşk ile tutkuyu öyle güzel harmanlıyor ki her kitabında olduğu gibi bu da elimde iki günden az bir süre de bitti. O kadar güzel cümleler vardı ki, bayıldım ve bir o kadar da kahkaha attım, eğlendim. İkilinin diyalogları mükemmeldi yani çift aşklarını oldukça sıradışı yaşadı. .
Jane, şuana kadar beni en çok güldüren ve en sevdiğim kadın karakter oldu. Abartısız güzelliği, ani öfkeleri ve dilinin sivriliğine bayıldım. Jane ve onun iblislerinin ara ara bize sunulması çok güzeldi ve bu beklediğim bir durum değildi. Kitabın içinde kitap okuyoruz.
Alexander ise beni kendine aşık etti. Aşkını bu kadar güzel bir şekilde kabul etmesi ve Jane dahil ailesine olan tatlı ilgisini çok sevdim. Kusursuz ya da kendini beğenmiş bir adam gibi değidi. Aksine Jane’den daha çok aklı başında ve açık bir adamdı. İkilinin kitap okuma anlarına bile hayran oldum. .
Rita’nın kitapları için benim favorim Ruhun Ateşi ve Brendan’dı ama sanırım Alexander ile onu aldattığımı düşünüyorum. Yine de kitabın bir bölümünde eski karakterleri görmek beni resmen duygulandırdı. Her birini öyle çok özlemişim ki! Rita benim güzel yazarım çok ara vermeden yeni bir kitap beklentisine girdim. .
Bir de benim için küçük bir sorun vardı. Yabancî yayınlarından okuduğum ilk kitabın içinde gözüme batacak kadar basım hatası vardı. Kitabın büyüsüne kapılıp bunlara takılıp duraksamadım ama basıma gitmeden kontrol edilen kitap da bu kadar yazım, kelime vb. hatalar olmasa iyi olabilirdi.
- Ölümle yaşam arasındaki iki adımhep ölümden yana bir yol çizerdi. (7)
- Belki içindeki iblis, kurbanlarını böyle tuzağa çekiyor, sonra da ruhlarını emiyordu. (74)
- Onun gibi biri için ölmenin yere çakılmaktan daha onurlu yolları olmalıydı, değil mi? (112)
- Kız dünyanın merkezinden fışkıran sular kadar saftı. (150)
- Güzel kıvılcım, küçük avuçlarının içinde biriktirdiği gücün, bir felaket olduğunu bilmiyor. (527)