27 Ocak 2016 Çarşamba

Çekiliş mi varmış?



Uzun zamandır bir çekilişe katılmadım ve haliyle duyuru yapmadım. Şuan gördüğüm bu çekilişe hem katılıyorum hem de birbirinden güzel beş kitap için çekilişe katılmak isteyenlere duyuruyorum. :)

Çekilişe katılmak için buraya tıklamanız yeterli!

20 Ocak 2016 Çarşamba

Aşk Nöbeti | Wattpad Aşkına! #1


Aşk Nöbeti | askyakarmi

Diğer bloğumda Wattpad merakımdan bahsetmiştim. Wattpad Aşkına! başlıklı yazımdan sonra dedim ki buradan bu başlığa devam edeyim. Çoğu önyargının aksine ben yeni Türk yazarlar keşfettiğim bu uygulamayı seviyorum. Kalemiyle tanışıp aynı şekilde sevdiğim kalemlerin de kitap olmasını dört gözle bekliyorum. Hal böyle olunca dedim ki belki fark edilmeyenleri de ben burada farkettiririm. Bazılarımız üşengeç ve binlerce hikaye arasından kendine hitap edeni bulmaya üşeniyor. Bu sayede benim de üşengeç arkadaşlara bir tık yardımım olur.

Bir kitabı elime alıp okumak daha keyifli gelse de bazen telefonumu elimden düşürmediğim zamanları da bu şekilde değerlendiriyorum. O yüzden her an yeni ve güzel bir hikaye keşfetmek benim için zor gelmiyor.

İlk yazımda genel olarak sevdiğim hikayelerin isimlerini geçirmiştim. Bu yazı serisi ile her yazıda bir hikayeye yer vermek istiyorum.

Aşk Nöbeti, askyakarmi kullanıcı ismini kullanan Ayşe'ye ait. Hikayenin içinde dört mükemmel Bordo Bereli ile karşılaşıyorsunuz. Alihan, Ulaş, Volkan ve Serdar isimli dört adamdan Ulaş ve Alin tarafını okuyoruz. Yazarı olgun bir kadın olunca haliyle içinde tutkuya dair çok cümle bulacaksınız.

Aynı zamanda askerlere biraz sevginiz ve özellikle zaafınız varsa bu konuda da hikaye oldukça iyi bilgiler paylaşıyor. Açıkcası öyle güzel operasyon sahneleri var ki hem gururlanıyor hem de eğlenebiliyorsunuz. Zaten hatunun kalemi o kadar güzel ki, Alin'in ağzından anlattığı hikayenin içine girmekte hiç zorlanmayacaksınız. Bir bakıyorsunuz Ulaş ile askeriyedesiniz bir bakıyorsunuz Alin olmuş Ulaş'ı arzuluyorsunuz.

Aşk'ı ve tutkuyu harmanlayıp bize sunduğu yetmezmiş gibi bazen kahkaha atacağınız kadar da mizah yapıyor. Sıcacık ve içten karakterleri benimsememek elde değil. Bu saydığım dört muhteşem Bordo Berelimizin haricinde daha çok karakter var ve her karaktere bir şekilde değiniliyor.

Hikaye şuan tamamlanmış durumda bekliyor. Savaşma Seviş serisinin ilk kitabı Ulaş ve Alin'i anlatıyor ama devamı da geliyor ve gelecek -yani yazarın öyle bir sözü var- Her birinin hikayesine de devamında girilecek. Zaten Aşk Nöbetini okuduktan sonra sadece Ulaş ile yetinmeyip diğerlerinin hayatlarını da merak ediyorsunuz.

Volkan, benim bebeğim. Ulaş, mükemmel öküz ve tabiki ondan da daha öküz olan Serdar'ın hayatını merak etmemek olmaz. Öküz dediğime bakmayın, hiçbiri bad boy ya da kötü çocuk havasında karakterler değil. Zaten Wattpad bu konuda yeterince sıkmış durumda olduğu için bad boy harici tüm hikayeler artık ilgi çekici olmaya başladı.

Yazarı'nı da sevimli buluyorum. Okuyucuları ile oldukça iyi bir iletişim halinde. Sadece Fox Tv'de yayınlanan İnadına Aşk dizisi ile biraz arayı açtı ama yine de Aşk Nöbeti, tüm karakterleriyle benim için ayrı bir yerde olacak.

Aşk Nöbeti'ne son gelen habere göre İnkılap Yayınlarından kitaplaşacak. Eğer hala okumayanınız varsa bölümler kalkmadan okumalısınız.

Hikayeye ulaşmak için TIK

18 Ocak 2016 Pazartesi

Erken Kaybedenler | Emrah Serbes

Emrah Serbes
Sayfa Sayısı: 143
İletişim Yayınları
2015
AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...
Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakârlığın kalesi...İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay ağlayan sert adamlar... Taşra seyrekliği, mahallenin kalabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, baştan çıkmış erkek çocukları konuşturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...

“Dizinin dizime değişi, Handan’ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...”
Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi...

Erken Kaybedenler... Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...


Diyorum ki;
Emrah Serbes'e olan ilgim ve sevgim Behzat Ç. ile başladı. Bir dizi ile başlayan sempati sürecimi de kendisini yakından takip etmem ile artırdım. Düşünceleri, duyguları bir şekilde bana özel geldi. Kendisi benim için özel ve güzel bir adamdır. Bu yüzden bir yıl önce tüm kitaplarını bir seferde almıştım. Tabi Erken Kaybedenler ilk okuduğum kitabı oldu.

Kitabı almadan önce iyi ki yorumları okumamışım, dedim. Yorumlar fazlasıyla kafa karıştırıcı duruyor.

Emrah Serbes'i okumaya iyi ki ilk bu kitabıyla başlamışım. Dilini, kalemini, kaleminden kağıda damlayan her bir cümlesini sevdim. Öyle ansızın sizi yarattığı dünyaya çekiyor ve gerçek dünya ile bağlantınız kopuyor. Bir bakıyorsunuz ki; bir bar taburesindesiniz ya da bir telefon kulübesinde konuşuyorsunuz.

'Sadece güzel cümleler var.' tarzında bir yorum gördüm. Ne kadar boş bir yorum olduğunu söylememe gerek bile yok.

Erkeklerin dünyasına ani bir giriş yapıyorsunuz. Cidden giriyorsunuz. Fazlasıyla içinde hissediyorsunuz. Anlayamadığım ergenlerin yerinde kendimi bulmak garip olsa da onların bu bizden farklı dünyasına dalmayı sevdim.

14 Ocak 2016 Perşembe

4N1K | Büşra Yılmaz

Büşra Yılmaz
Epsilon Yayınları
Sayfa Sayısı: 438
Baskı Yılı: 2015
Yaprak; küçükken, markette annesinden sürpriz yumurta istediği için bulgur reyonuna sıkıştırılıp çimdiklenenler, ilkokul önlüğünün altına eşofman giyip okula gidenler, yeşil silgisini diş izi yapanlar ve kırmızı kapaklı tüm dersler kitabının saman sayfalarını silerken yırtanlar kadar sıradan bir kız çocuğuyken; birlikte büyüdüğü dört çılgın erkek arkadaşı yüzünden akranlarından biraz farklı bir kız haline gelmiştir. Dünyası, on iki yıllık dostları, gamzeli kahramanı Ali, tek ideolojisi3P (pizza, pijama, pislik) üzerine kurulu bir çılgın, Oğuz, sevgilisini kendi vesikalık resminden bile kıskanan demirli, Gökhan ve notları toplamda bile 100’e ulaşamayan çorap fetişisti tatlı çapkın Sinan’dan ibarettir. Kalbi dördüyle tıka basa dolu, hayatı onlarla rengârenk olduğu için aşka ne inancı vardır ne de ihtiyacı... Ama bir gün rutin (!) hayatı, doğum gününde gelen bir paket ile tümden değişir. Paketin içinde, gizemli bir âşıktan gelen, kızımızın asla giymeyeceği türden gösterişli bir elbise ve içinde de bir not vardır.


Diyorum ki;


Wattpad iyi kalemleri de bizimle tanıştırıyor. Ki bunlardan benim için en özel olan insan Büşra Yılmaz'dır. İlk kitabı ve ilk imza günüyle ülke gündeminde oldu. Peki, hak etti mi? derseniz. "Evet," derim. İlk olarak 4N1K’yı okursanız belki abarttığımı düşünebilirsiniz. Bende hak veririm.

Lakin kendisinin kaleminin özelliği ile tanışmak isterseniz hala wattpad isimli uygulamada paylaştığı hikayesi Ölüme Fısıldayan Adam’ı okumalısınız. (Kendisi Epsilon ile kitap olma sürecine doğru hızla gidiyor.)

4N1K’ya gelirsek gencecik beş gencin aşırı mizah hayatlarını ele alıyor. Bir an bile akıcılığından taviz vermeden ilerliyor. Yaprak, özel bir karakter ve ben onun için ‘erkek fatma’ diye avam bir tabir kullanmayacağım. Kalbi de kendi de güzel ve özel bir karakter.

Alikuş ise ‘esas oğlan’ diye tabir edilse de onun karakteri de fazlasıyla özel ve güzeldir. Kendisi bir BadBoy değil. Kızları yatağına atıp, kendini mahallenin kabadayısı sanan bir dingil, hiç değil. O bir Gamen! Gencecik bir insan nasıl bir aşk yaşar Ali ile görebilirsiniz. O masumluğunu yitirmiş hikayelerdeki esas oğlanlardan çok farklıdır. “Sen hariç, Yaprağım,” diyerek kalbimizi kazanan gamzeli çocuktur. Özel ve güzeldir. Otuz yaşındaki bir kadını da kendine hayran bırakır. Liseli bir genç kızı da kendine aşık edebilir.

Oğuz, eşek sıpası bir karakterdir. Kendisini meme ve pizza sevdasına rağmen bir ‘sapık’ gibi göremezsiniz. Yaşadığı ilişkisi ise adeta orjinallik abidesidir. Kitabın benim için en eğlenceli karakteridir.

Sinan ve çoraplarını sevmemek mümkün değil. Üstelik o egosunun altındaki şirin karakterine ne yazmalı bilmiyorum. Kendisi ‘kız sever’ ama o da bir bad boy değil.

Gökhan, küfürlerinin orjinalliğine keşke kitap da sansür uygulamasalardı. Biz onu öyle sevmiştik. O psikopat halleri ve klasik Türk erkeği hallerini ben bile seviyorum. Kitabın son kısmında beni benden aldı. Koskoca Gökhan gitti ve olgun, düşünceli ama kalbimizi kırık bırakan adam geldi.

Kitabına özel yazdığı final, kesinlikle beni tatmin etti. Beklediğimize ve okuduğumuza değdi. Yani tatsız, aceleye getirilmiş bir son okumadım. Büşra Yılmaz’ı da daha çok sevdim. Eğer taze ve genç bir yazara şans vermek isterseniz, okumalısınız.

Kalemine, yüreğine sağlık Anakuş…

6 Ocak 2016 Çarşamba

Okuyorum: Erken Kaybedenler | Emrah Serbes

Emrah Serbes
İletişim Yayınları
143 Sayfa
2015
AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...
Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakârlığın kalesi...İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay ağlayan sert adamlar... Taşra seyrekliği, mahallenin kalabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, baştan çıkmış erkek çocukları konuşturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...

“Dizinin dizime değişi, Handan’ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...”
Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi...

Erken Kaybedenler... Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...

Arka kapak yazısı kitapyurdun'dan alıntıdır.

Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz | Umay Umay

Umay Umay
Altıkırkbeş yayın
Sayfa Sayısı: 76
Basım Yılı: 2014
Yıkılmayacak kadar yalnızım. Aşkın karşısında ölüp ölüp dirilen acılar için söz veriyorum, sana henüz ölmedim, yaşıyorum numarası yapabilen herkes için söz veriyorum baba.....; boşuna tinerlemedim sokakları, boşuna durup durup kusmadım, boşu boşuna küfretmedim orospu olan hayata..., boşuna ezberlemedim bu kurum tutmuş tarihi... sen hiiiiiiiç duymuyosun diye baba, okaliptüslerin altında ne çok çiğ birikti diye..... sil ellerim, sil seni.

Diyorum ki;

Aslında söz konusu Umay Umay olduğunda pek fazla diyecek bir şey bulamıyorum. Camdan kalbi olan özel bir kadın. Kimi yorumlara göre en iyi kitabı olsa da benim için Orospu Kırmızı daha farklı bir yerde..

"Sar bedenimi; kitabımdaki son paragrafta uyuyayım. O senin en sevdiğin kitap olsun. Bırak o korkunç şiirler okusun alnımızı. Bu kadar kırılmışken ve hala kırılabilecekken bırak sayfalar onarsın bizi. Hala ilk günkü kadar yakınım sıcak mürekkebe. Aşk senin kadehinde bakışımı delip geçerken anladım ... camdan bulutların altında yattığımızı, yağmur yağarsa ölebileceğimizi!.." *syf.66

5 Ocak 2016 Salı

Bir Gün Beni Ağlayacaksın | Tunç İlkman


Yazar: Tunç İlkman
Okuyan Us Yayınevi
Sayfa Sayısı: 212
Baskı Yılı: 2015
Ekim ayı başlarında başımıza tuhaf bir şey geldi sevgili okurlar. Masalarımıza gömülmüş çalışırken, öğlen gibi ofise kime gönderildiği belli olmayan bir paket ulaştı. Bu tuhaf paketi açtığımızda daha da gizemli bir durumla karşılaştık. Her sayfası el ile yazılmış, özenle doldurulmuş, belli ki özel birine yazılmış, insanın içini acıtan cümlelerle, anılarla dolu bir defter, baya baya bir çağrı aslında. Yazarın mektubunu da okuduk, belki saatlerce konuşmuşuzdur üzerine nasıl bir hikaye var bu defterin arkasında diye. Arkadaşlar madem bize böyle bir istekte bulunuldu, madem bu defter bize ulaştı, biz de bu işin içindeyiz artık. Kime yazıldıysa ulaştıracağız onu kendisine. Tek bir harfine bile dokunmadan, sayfa sayfa tarayarak, olduğu gibi el yazısıyla, mektupta da yazdığı gibi yine bir kitabevinde, bir kitap olarak, Okuyan Us etiketiyle. Bizler için çok ilginç bir deneyim oluyor, sizler için de öyle olacağını tahmin edebiliyoruz. Ama hepsinden önemlisi, acaba kitabın muhattabı aramızda mı, sizlerden biri mi, ulaşması gerektiği kişiye ulaşacak mı, bunu çok merak ediyor ve heyecanla bekliyoruz!

Mektup
Sevgili Okuyan Us, İnsan hayatında kaç defa aşık olur? Benim bu soruya cevabım, bir hayatta kaç defa ölebiliyorsak, o kadar. Öyleyse bulduğumuz aşk canımız kadar kıymetli değil midir? O halde niye bedenim hala benimle birlikte ama onun gitmesine izin verdim?

Sonra bir gün, Cem Mumcu'nun konuk olduğu bir TV programında; tüm insani duygularımızı kalbe vuran alt benliğimiz ile aile, toplum, saygınlık gibi "bahaneleri" öne sürerek bunları frenleyen üst benliğimiz arasındaki ego savaşını anlatışına denk geldim. Nihayet sorularımın cevabını bulmuştum. Ben, üst benliğime yenik düşmüştüm.

Beni öldüren bu düşmanımı zayıflatmak ve uzun seneler önce kaybettiğim tek şansıma gerçek özlemlerimi ulaştırmak maksadıyla bu kitabı yazdım. Bunu onun karşısına bir kitabevinde çıkaracağınıza inanıyorum.

Onunla bir kitabevinde tanışmıştık. Onunla bir kitabevinde ayrılacağız.
(Tanıtım Bülteninden)
Diyorum ki;
Kitapyurdunda gezinirken görmedim. Sosyal Medya'da denk gelmedim. Popüler oluşu gelmedi yani benim ellerime... Ansızın bir arkadaş ortamında duydum. Önce hikayesini duydum. Sonra her sayfa yazarın el yazısı dediler. Haliyle bende merak uyandırdı. 

Kitapyurdunda beklediğim kitabı sipariş ederken bu kitabı da attım sepete. Yine de bu kadar seveceğimi düşünmüyordum. Kargosu geldikten kısa bir süre sonra bitti. Zaten öyle zorlayıcı uzunluğu ya da sayfaları yok. Kitabın mistik bir havası var. Kapağının ve sayfalarının tasarımı muazzam. Sanki elimde eskilerden kalma bir kitap var hissi uyandırıyor. Yazarın her cümlesinde esas kadını düşündüm. Sürekli 'Acaba ona da ulaştı mı?' diye düşünmekten kendimi alamadım. İçinde yaşanmışlığı ya da yaşayamamışlığı olan her okurun kendine bir parça cümle bulabileceği bir kitap.

Arasından cümleler seçmek istesem bir diğerine kıyamam...

Etkileyici olmasının bir sebebi de bu kitap olma süreci ve bir kadına yazılmış olması diye düşünüyorum. Bir diğer merak unsurum da yazarın kendisidir. Nasıl sevdin sen? diye sormak istiyorum. Devamını getirecek mi? Tek bir kitap ile kalacak mı? En azından ulaştığını bize haber verse diye de düşünüyorum. :(
Kimine göre satma politikası olsa da bu bana pek inandırıcı gelmedi. İnternet üzerinde bu kadar normal bir fiyata satılmazdı diye düşünüyorum.