30 Nisan 2016 Cumartesi

Okuduklarım | Nisan 2016



Bahar Okuma Şenliklerine bomba gibi giriş yapacağım diye düşünsem de çok bomba bir giriş olmadı. Ama bunu telafi edeceğim. Yüzüklerin Efendisi üçlemesine başladığımdan beri sadece ona odaklanmış olmam biraz beni yavaşlattı. Kitaplarıma puan vereyim dedim ama Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali aşkım beni ne yazık ki engellenemiyor.
Şöyle uzaktan bakarsak çok da iç karartan bir tablo sayılmaz değil mi?

  • Kuyucaklı Yusuf | Sabahattin Ali  5/5
  • Hayvan Çiftliği | George Orwell 5/5
  • Yabancı | Öznur Yıldırım 3/5
  • Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar | Nazım Hikmet 5/5
  • Adı: Aylin | Ayşe Kulin 4/5

28 Nisan 2016 Perşembe

Adı: Aylin | Ayşe Kulin

Ayşe Kulin
Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 380
Aylin Radomisli Cates, 19 Ocak 1995 Perşembe günü, evinin bahçesinde, o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından, kendi arabasının altında ölü bulundu. Üstünde ve etrafta nasıl öldüğüne dair hiçbir iz yoktu. Bir hırsızın saldırısına uğramış değildi. Bir katille boğuşmamıştı. Elbisesi yırtılmamış, tırnakları kırılmamıştı. Çorapları bile kaçmamıştı. Kaptıkaçtı tipi arabası, parke taşı döşeli dümdüz avluda, aklın alamayacağı bir nedenle kayarak, dört parmak yüksekliğindeki seti atlamış, meyil aşağı inmiş, ön tekerlekleri yolda, arka tekerlekleri duvara takılı durmuştu. Aylin, arabanın altına çaprazlamasına girmiş, sırtüstü yatıyordu. Üstünde abiye bir gri döpiyes, yakasında yarım ay biçiminde bir elmas broş, parmağında tek taş yüzük vardı. Otopsi raporuna göre, iki gün önce, Salı gecesi ölmüştü. Türkiye’nin tartışmasız en ünlü kitaplarından biri Adı: Aylin, prenseslikten Amerikan ordusuna uzanan baş döndürücü bir hayatın romanı...

 ---

Okuduğum ilk Ayşe Kulin, kitabı olmadığından diline ve kalemine bir aşinalık aynı zamanda da içimde özel bir sevgi var. Ama bunun dışında gerçekten Ayşe Kulin, kelimelerine yine dans ettirmiş ve akıp giden cümlelerle kısa zamanda elimde sayfalar tükendi. Hatta Aylin'in Osmanlı tarafından geldiğini anlatan yani dedelerini anlatan sayfalar da en az Aylin'in hayatı kadar akıcıydı. 

Başlangıç olarak Aylin'in sonunu okuyorsunuz ve bu durum her kitabın önce sonunu okuyan benim için nefis bir durumdu. O bölümü okuduktan hemen sonra Aylin Radomisli'yi araştırmaya başladım ve araştırdıkça içimi sonu görünmeye bir merak duygusu sardı. 

Aylin'in uçsuz bucaksız aşklarını ve flörtlerini hayretle okudum. Bir kadının gönlünün bu kadar fazla kişiye yer vermesi başlarda garip geldi. Ama Aylin gibi ben de her adamı farklı bir şekilde benimsedim. Bu da Aylin'in içindeki çılgın ve durdurulamaz halinin okuyucuya iyi yansıtılmasıyla alakalı diye düşünüyorum. Tüm aşklarına rağmen Aylin'in samimiyetinden şüphe duymadım. Her adamla en güzel ve en özel anları yaşadı ve ben buna hayran oldum. Yaşadığı yıllardaki özgür ve her istediğini yapabilen bir kadına saygı da duydum. 

Genç yaşında nasıl prenses olduysa 50 yaşında da Amerikan Askeri oldu ve ben daha da fazlasını istedim. Okuduğum kadın 50 yaşındayken bile ben hala onun hayallerinin sadece bir kısmını gerçekleştirdiğini biliyordum. Zaten Aylin 50 yaşında askeriyeye girdiğinde bile benim gözümde en fazla 20 yaşındaydı. 

Yaptıklarına hayran olmamak elde değil. Azmine ve hayallerine saygı duyuyordum ve o paradan daha önemli olan güzel kalbini sevgiye boğmak isterdim. 

Ayşe Kulin'in kalemi sayesinde ben Aylin'i o yanlış olarak düşünülen hareketleriyle bile çok sevdim. Benimsedim. Böyle güçlü bir kadının kalbindeki o güzellik beni kendisine hayran bıraktı. Aylin'i gerçek hayatında tanımayı çok isteyerek kitabın sonuna geldim. 

Kesinlikle bir kadının neler yapabileceğini ve yapacaklarının sonu olmadığını gösteren, Ayşe Kulin'in imzasıyla bize eşsiz bir anlatımla sunulan kitabı her kadının okuması gerekiyor. Aylin Radomisli, daha çok insan tarafından tanınmalı... 

  • Enayilik Türklere vergidir. (95)
  • İnsanlar doğru ve yanlışları kendileri bulmak zorundalar. (100)

23 Nisan 2016 Cumartesi

Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar-2 | Nazım Hikmet

Nazım Hikmet
Adam Yayınları
Sayfa Sayısı: 136
Nazım Hikmet'in çok güç koşullarda korunmuş, elden ele geçmiş, bazıları sağlığında basılamamış, bazıları özen gösterilmeden basılmış olan yapıtları, bu işe gönül vermiş eleştirmenlerin çabalarıyla, içerde ve dışarda, yıllardır derlenip toparlanmaya çalışılmış, ama çeşitli nedenlerden kaynaklanan yanlışların, karışıklıkların, tutarsızlıkların bir türlü önü alınamamıştır.
Şimdi Adam Yayınları size Nazım Hikmet'in yepyeni bir toplu yapıtlar derlemesini sunuyor.
Bu yolda daha önce yapılan bütün olumlu çalışmalar, Nazım Hikmet'in kitaplarının ilk basımları, arkasında bıraktığı müsveddeler - mekanik yaklaşımlara düşmeden, durumlara, türlere göre ayrı değerlendirmelere gidilerek - büyük bir özen ve duyarlıkla yeniden gözden geçirilmiş, konunun uzmanı eleştirmenlerin özverili katkıları ve ortak çabalarıyla, sanatçının özellikleri, kendine özgü kullanımları gölgelenmeden, yanlışların düzeltilmesi, karışıklıkların, tutarsızlıkların giderilmesi sağlanmıştır. 

---
Özel adamların, güzel cümleleri vardır. Bu cümleler ile ömrü hayatınızda bir kere tanışırsanız, bir daha bırakmanız mümkün olmaz. Ve bu cümlelerin sahibi, bu kelimelere eşsiz bir dans gösterisi yapan bu kalemin sahibinin kaleminden dökülen herşeyi beyninizin en derinine kazımak istersiniz. Ve Nazım Hikmet, işte o adamlardan. Sadece kağıtlara döktükleriyle yetinmek o kadar zor ki! Onunla ahbap olmak ya da sevdiği bir kadın olmak bir şekilde kafasında o kuramadıklarını da bilmek isterdim.

Piraye'nin Memet'i diyemiyorum. Nazım'ın oğluna bu denli bağlılığını bu kitabı okuyarak anladım. Yine de arada esen o Pirayenin ruhuna ait kokuyu da sevdim. Bazen ansızın mektuplarda Piraye'nin adı geçiyor ve ben de bundan farklı bir huzur buluyordum.

Mektuplar oldukça akıcıydı. Sadece yabancı olunabilecek ya da tam anlamıyla kavranılamamış bir kaç kelimeye rastlamak mümkün. Tabi ben bu durumdan şikayetçi değilim. Eski kelimeleri sevip onlara ayrı bir değer veren biriyim. Mektuplar sayesinde bilmediğim kelimeleri de not aldım ve eski ama benim için yeni kelimelerle haşır neşir oldum.

Her bir sayfası bir hazine gibiydi ve not almadan durmak imkansız. Özellikle yazan ya da yazmak isteyenler için; yol gösterecek öğütler ve altın değerindeki tavsiyeleri ve Nazım Hikmet gibi bir adamın bilgi birikiminden faydalanabilirler. Belki tüm hepsinden değil ama mektuplarda geçenler bile oldukça fazla.

Özellikle şiir yada hikayecilik konusunda Nazım'dan bir kılavuz niteliğinde. Bu yüzden sadece değerli bir kalemin mektuplarını okumuş olmuyorsunuz. Aynı zamanda size ince ince öneriler de sunuyor.


  • Davası, meselesi olmayan kitap kitap değildir. Davası olan kitap, kavgası olan kitap demektir. Kavgasız kitap hareketsiz kitaptır, hareketsiz kitap ise ölüdür. (31)
  • Hayatınıza sokmak istediğiniz kadın ve erkeğin, kocanın ve karının, her şeyden önce yiğit, akıllı ve iyi olmasını isteyin. Yalnız iyilik, yalnızlık akıllılık yetmez, yiğit olması da şarttır. (39)
  • Ama nasıl olsa çıkacağım ve güzel günler göreceğiz, evladım. (66)
  •  Ben halkıma ve insanlığıma o kadar az şey verebildim ki, bunun kat kat fazlasını vermeyi sana miras olarak bırakacağım, galiba bundan başka da miras yiyemeyeceksin benden. (74)
  • Anneni tanıdığımdan beri, okuduğum bütün kitaplardaki ve seyrettiğim bütün filmlerdeki ve dinlediğim bütün hikayelerdeki sevgililerin kadınları yerine onu, erkekleri yerine kendimi koymuşumdur. (96)
  • Ben karıma, ümitsizce, delice aşığım, encamımız hayrola... (99)

22 Nisan 2016 Cuma

Şahmeran (Yabancı Serisi I ) | Öznur Yıldırım

Öznur Yıldırım
Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 600
2016


Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.

Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...
Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.




 ---

Wattpad uygulamasından ilk okuduğum hikayeyi, bir kitap olarak ellerime aldığımda tekrar okuyamayacağımı düşünüyordum. Ama başardım ve iki gün bile sürmeden kitap elimde eridi gitti. 

Şimdi genel olarak bir yorum yaparsam; 
Ben kitap okumayı seven bir okuyucu olarak Wattpad'i korkutucu bulmuyorum. Küçük, büyük fark etmez ama bu kadar hikayenin arasında okunmaya değer şeyler olduğunu düşünüyorum ve bunlardan hepsi olmasa da kitap olmayı hak edenler de var. Öznur Yıldırım'ın Yabancı'sı da benim içim kitap olmayı hak ediyordu. Hiç akla gelmeyecek bir kurgu ya da bir kalem diyemem ama önemli olan da bilindik bir kurguyu yazarken kendine ait parçalar eklemektir. Öznur genç yaşında bunu başarabiliyor. Zaten kitabı elinize aldığınızda 15 yaşındaki Öznur ile 18 yaşındaki Öznur'un kaleminin ilerlemesini fark ediyorsunuz. Kusursuz değil ama ilerisi için daha iyisi olacağını düşünüyorum. Betimlemeleri ve Doğa'nın iç sesine eklemelerini de sevdim diyebilirim.

Bir de ayrıntılı olarak gözüme takılanlar var;

Ne yazık ki eklemeler sırasında fark edilmediğini düşünüyorum ya da editör bizim kadar bunalmamış. Fazlasıyla kelime tekrarı var ve bu biraz benim hikayeden kopuşlarıma sebep oldu.

Doğa'nın gücünün ve kaçırılmasının ardındaki o öfkeyi tam anlamıyla hissedemedim. Uygulamada okurken bu tarz kısımları es geçiyordum ama kitap olacak ve eklemeleri, düzenlemeleri olacak diye düşünüyordum. Haliyle Doğa'nın iç sesine verilen ağırlıklarda da kızın öfkesini ya da korkusunu tam anlamıyla hissetmek isterdim. Bir katilin elinde tutulan bir kızın o an tek sorununun saçlarını yıkamak olması bana tebessüm ettirdi. Nerede bu Doğa'nın dil başlı halleri? Doğa'nın dik başlı olduğunu onun anlatımıyla öğreniyoruz ama bu duygular okuyucuya ulaşmıyor. Herhalde Ediz'in emir kipli cümlelerinde Doğa'nın öfkesini hissedemeyen sadece ben değilimdir.

Doğa'nın bildiğim kadarıyla doğa üstü yetenekleri yok. Durum böyle olunca da şuana kadar hiçbir fikri olmayan Ediz'in duygu değişimleri hakkında gözlerine bakarak net çıkarımlar yapması inandırıcılıktan biraz uzaktı. Doğa'nın anlatımından değil de sanki yazar arada ipin ucunu kaçırmış gibi...

Gece ve Uygar ikilisi için bir hikaye ya da kısa bir özet yazılmadan direk olaya daldırılmış sanırım. Çünkü ara ara kopukluklar var. Önce Ediz'in ağzından borçlarından dolayı Ediz ile olduklarını öğreniyoruz. Sonrasında bir bakıyoruz buz gibi Ediz'in ailesini yakından tanıyor ve sırlarına hakimler. Sanki yüzeysel iki karakter olmuş. Okuduğumuza göre Ediz'i çok iyi tanıyorlar ve bazen Doğa'yı uyarıyorlar ama öyle bir an geliyor ki Ediz'i kışkırtacak cümleler kuruyorlar. Ediz neredeyse Doğa'yı öldürecek kıvama geliyor. 

Kitabın en akıcı kısımlar Hatay da olan kısımlardı. Ediz'in o bilindik cümlelerinin gelmeye başlamasıyla onu özlediğimi fark ederek hızlı hızlı okudum. Ama okurken şunu farkettim; Bizim soğuk, dediğini yapan yeşil gözlü katilimiz bazen çocukça hareketler yapıyor.  Doğa'ya çocuk diyor kendisi ondan daha fazla çocuklaşıyor. 

Serinin devamında, umarım daha fazla dikkat edilir. Her karaktere en azından bir geçmiş çıkarılır ve Ediz karşımıza daha sağlam çıkar. Bir de Doğa'nın gücünü hissetmeyi istiyorum.

18 Nisan 2016 Pazartesi

Hayvan Çiftliği | George Orwell

George Orwell
Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 152
2016

İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok 1984 adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki 'reel sosyalizm'in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında 'yergi' türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliği'nin kişileri hayvanlardır.
George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında yer albilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalı'dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.


--


Utanarak söylüyorum ki; George Orwell gibi bir kalem ile yeni tanıştım. Ve kalemine ayrı zekasına ayrı bir bağlandığımı itiraf etmeliyim.

Kara mizahın babası diyerek kitaplarımın arasında ayrı bir yere koyacağım. Bir düşünce yada bir görüşün mizahi aynı zamanda iğneleyici bir dille anlatılmasının yanında ben içerisinde bugüne ait çok cümle bulduğum için elimden bırakamadım. Zekanın getirisi ince ince işlenmiş kinayeli cümleler olarak dönmüş. Akıcılığının verdiği bir güzellik sayesinde, film izler gibi kapılıp gidiyorsunuz.

Stalin, Lenin ve Marx gibi iz bırakan adamları incelemeye ve araştırmaya başladığım dönemlerde okuduğum için sayfaları büyük bir iştahla okudum. Karakterlerin, gerçek isimlerle ilişkilendirilmesinden ziyade hayvanların zamanla değişimi, okuyarak ve daha çok araştırarak daha iyisini yapacakları yerde daha fena bir yönetim şekline ağır ağır geçişlerini okuduk. Diktatör rejimden kurtulacakken tekrar yine o rejime geçiş sürelerinde fazlasıyla alınabilecek mesaj var.

Güç ve zekanın aynı zamanda bir lider peşinde gitme meraklısı olan kesimi inceleme şansı elde ediyoruz.

İncecik ve masalsı bir dil ile yazılan kitap bir de sizi düşünmeye yitiyor. Üstelik okurken üzülüp, sinirlenerek beklemediğim kadar duygu geçişi yaşadım. Sürekli kendimi hayvanları eleştirirken buldum ama günümüze de uyarlamadan ne yazık ki duramadım ve hep bir kıyas içinde oldum.

Karakterlerin çokluğu ilk sayfalarda beni korkuttu. Açıkcası ağır bir dile hakim olacağını düşünüyordum ve aynı zamanda kafamın dolu olduğu bir dönemde çok karakteri aklımda tutamayacağımı zannediyordum. Ama beni bu konuda oldukça çok yanılttı. Her bir hayvanın kendine özgü karakterler ile ilerlemesi kafamı karıştırmadı ve aksine her birini bende kalıcı bir hale getirdi.

Koca Reis'e saygı duyarken, Moses'in o işe yaramaz hallerini tebessüm ederek okudum. Boxer ise benim için unutamayacağım bir burukluk bıraktı. Napolyon'un ince ince işleyerek kendini büyütmesine ne yalan söyleyeyim hayran oldum ve uğraşları sonucunda bir lider olmasına şaşırmadım.

"Bütün hayvanlar eşittir." diyerek çıkılan bir yolda cümlesinin zaman ilerledikçe "Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir." gelmesi içimde garip bir burukluk bıraktı.

Kitabın son cümlesini okuyup kapattığımda yaşadığımız döneme baktım. Yeni bir bakış açısından ziyade bakış açımı genişletti. Etrafımdaki insanlara baktım ve tekrar kitabın sayfalarını çevirirken "Keşke okumaya ve araştırmaya sadece domuzlar yönelmeseydi." diyerek hayvanların çiftliği ele geçirmesinden sonra en az domuzlar kadar okumaya ve araştırmaya yönelselerdi ne olurdu? diye düşünerek tekrar başa döndüm.

16 Nisan 2016 Cumartesi

Bahar Okuma Şenliği 2016

Kış okuma şenliğindeki sonucum bir hüsran olsa da kendimi tutamadım. Aslında bu şenlik için en sevdiğim durum okumadığım kitapları okumak oluyor. Bu yüzden Bahar Şenliğine katılıyorum ve hazır işten de çıkmışken bu sefer kendim için daha umutluyum. Öyle bir azimle başlıyorum ki her kategoriye bir kitap aradım buldum. Elimde olanları tüketirken yeni alacaklarımı da böylece belirlemiş oldum.

1. Kategori (10 puan): Olayların bahar mevsiminde geçtiği veya baharı, çiçekleri, börtü böceği çağrıştıran bir kitap.
Aşık Kuşlar / Cecelia Ahern

2. Kategori (10 puan): Bir çizgi roman veya manga veya foto roman.
Çizgilerle Nazım / Müjdat Gezen

3. Kategori (10 puan): Yaşanmış bir savaşı anlatan bir tarih kitabı veya olayların yaşanmış bir savaş döneminde geçtiği kurgusal bir roman.
Ateşten Gömlek / Halide Edip Adıvar

4. Kategori (10 puan): Anti-kahraman bir karaktere sahip bir kitap. (Öneriye ihtiyacınız varsa goodreads sayfalarına buradan veya buradan ulaşabilirsiniz)
1984 / George Orwell

5. Kategori (10 puan): Evde okunmayı bekleyen veya elinizde olmasa da okumak isteyeceğin 10 kitaptan kurayla belirleyeceğin bir kitap.
 Yabancı / Öznur Yıldırım

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Fikrimin İnce Gülü / Adalet Ağaoğlu

7. Kategori (10 puan): "Kadın" temalı bir kitap.
Adı: Aylin / Ayşe Kulin


8. Kategori (10 puan): İşlenen suçun cinayet olmadığı polisiye/gerilim türünde bir kitap.
Erebos /  Ursula Poznanski 

9. Kategori (10 puan): Gilmore Girls listesinden bir kitap. (Listeye buradan erişebilirsiniz)
Fahrenheit 451 / 

10. Kategori (10 puan): Normalde okumayacağınız veya uzak duracağınız türde bir kitap.
Seviyorsan Git Konuş Bence / Fatih Yağcı

11. Kategori (10 puan): Mektup veya anı veya biyografi veya otobiyografi türünde bir kitap.
Cezaevinden Mehmet Fuat'a Mektuplar / Nazım Hikmet

12. Kategori (10 puan): Kitap Ağacı'nın aylık kitaplarından veya herhangi bir Kitap Ağacı Kulübü tarafından Bahar Okuma Şenliği sırasında okunacak bir kitap.
 Kadın Olmayı Hatırlamak /  Bülent Gardiyanoğlu

13. Kategori (10 puan): Basılı tek bir kitabı olan bir yazardan bir kitap.
Muhtelif Evhamlar Kitabı /  Ömür İklim Demir

14. Kategori (10 puan): Hayvanların ana karakterlerden biri olduğu bir kitap.
Beyaz Diş /  Jack London

15. Kategori (10 puan): Genç yetişkin türünde bir kitap.
Köpek Düşleri / Marcus Zusak

16. Kategori (10 puan): Olayların Güney Yarımkürede geçtiği bir kitap.
Yüzyıllık Yalnızlık /  Gabriel Garcia Marquez  

17. Kategori (10 puan): Kendi ülkesinde yaşamayan / yaşamamış bir yazardan bir kitap.
Ara Dünya /

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 3 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 50 puan)Olayların geçtiği yerin kitabın isminde yer aldığı üç kitap.
 Anayurt Oteli / Yusuf Atılgan
Paris ve Londra'da Beş Parasız / George Orwell
Dublin Caddesi / Samantha Young

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Kapağındaki baskın rengin kırmızı ve mavi ve yeşil olduğu birer kitap. (Her renkten bir kitap okumanız gerekiyor).
Kırmızı: Sırça Köşk / Sabahattin Ali 
Mavi: Mucize / R.J. Palacio
Yeşil: Numaran Bende Var / Sophie Kinsella


20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Maymun Aklı / Daniel Smith

En Çok Beni Sev / Julia Quinn
Baba ve Piç / Elif Şafak
Kırmızı Saçlı Kadın / Orhan Pamuk


21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Ölmeden Önce Okunacak 1001 Kitap Listesinden dört kitap. (Listeye buradan erişebilirsiniz)
The Lord of the Rings (The Lord of the Rings #1-3) / J.R.R. Tolkien
Dorian Gray’in Portresi / Oscar Wilde

Şato / Franz Kafka
Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck


22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.

Tema: Peyami Safa'nın Eserleri
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Canan
Mahşer
Cumbadan Rumbaya