Öznur Yıldırım Pegasus Yayınları Sayfa Sayısı: 600 2016 |
Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.
Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma
tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik...
Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir
kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine
bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...
Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.
---
Wattpad uygulamasından ilk okuduğum hikayeyi, bir kitap olarak ellerime aldığımda tekrar okuyamayacağımı düşünüyordum. Ama başardım ve iki gün bile sürmeden kitap elimde eridi gitti.
Şimdi genel olarak bir yorum yaparsam;
Ben kitap okumayı seven bir okuyucu olarak Wattpad'i korkutucu bulmuyorum. Küçük, büyük fark etmez ama bu kadar hikayenin arasında okunmaya değer şeyler olduğunu düşünüyorum ve bunlardan hepsi olmasa da kitap olmayı hak edenler de var. Öznur Yıldırım'ın Yabancı'sı da benim içim kitap olmayı hak ediyordu. Hiç akla gelmeyecek bir kurgu ya da bir kalem diyemem ama önemli olan da bilindik bir kurguyu yazarken kendine ait parçalar eklemektir. Öznur genç yaşında bunu başarabiliyor. Zaten kitabı elinize aldığınızda 15 yaşındaki Öznur ile 18 yaşındaki Öznur'un kaleminin ilerlemesini fark ediyorsunuz. Kusursuz değil ama ilerisi için daha iyisi olacağını düşünüyorum. Betimlemeleri ve Doğa'nın iç sesine eklemelerini de sevdim diyebilirim.
Bir de ayrıntılı olarak gözüme takılanlar var;
Ne yazık ki eklemeler sırasında fark edilmediğini düşünüyorum ya da editör bizim kadar bunalmamış. Fazlasıyla kelime tekrarı var ve bu biraz benim hikayeden kopuşlarıma sebep oldu.
Doğa'nın gücünün ve kaçırılmasının ardındaki o öfkeyi tam anlamıyla hissedemedim. Uygulamada okurken bu tarz kısımları es geçiyordum ama kitap olacak ve eklemeleri, düzenlemeleri olacak diye düşünüyordum. Haliyle Doğa'nın iç sesine verilen ağırlıklarda da kızın öfkesini ya da korkusunu tam anlamıyla hissetmek isterdim. Bir katilin elinde tutulan bir kızın o an tek sorununun saçlarını yıkamak olması bana tebessüm ettirdi. Nerede bu Doğa'nın dil başlı halleri? Doğa'nın dik başlı olduğunu onun anlatımıyla öğreniyoruz ama bu duygular okuyucuya ulaşmıyor. Herhalde Ediz'in emir kipli cümlelerinde Doğa'nın öfkesini hissedemeyen sadece ben değilimdir.
Doğa'nın bildiğim kadarıyla doğa üstü yetenekleri yok. Durum böyle olunca da şuana kadar hiçbir fikri olmayan Ediz'in duygu değişimleri hakkında gözlerine bakarak net çıkarımlar yapması inandırıcılıktan biraz uzaktı. Doğa'nın anlatımından değil de sanki yazar arada ipin ucunu kaçırmış gibi...
Gece ve Uygar ikilisi için bir hikaye ya da kısa bir özet yazılmadan direk olaya daldırılmış sanırım. Çünkü ara ara kopukluklar var. Önce Ediz'in ağzından borçlarından dolayı Ediz ile olduklarını öğreniyoruz. Sonrasında bir bakıyoruz buz gibi Ediz'in ailesini yakından tanıyor ve sırlarına hakimler. Sanki yüzeysel iki karakter olmuş. Okuduğumuza göre Ediz'i çok iyi tanıyorlar ve bazen Doğa'yı uyarıyorlar ama öyle bir an geliyor ki Ediz'i kışkırtacak cümleler kuruyorlar. Ediz neredeyse Doğa'yı öldürecek kıvama geliyor.
Kitabın en akıcı kısımlar Hatay da olan kısımlardı. Ediz'in o bilindik cümlelerinin gelmeye başlamasıyla onu özlediğimi fark ederek hızlı hızlı okudum. Ama okurken şunu farkettim; Bizim soğuk, dediğini yapan yeşil gözlü katilimiz bazen çocukça hareketler yapıyor. Doğa'ya çocuk diyor kendisi ondan daha fazla çocuklaşıyor.
Serinin devamında, umarım daha fazla dikkat edilir. Her karaktere en azından bir geçmiş çıkarılır ve Ediz karşımıza daha sağlam çıkar. Bir de Doğa'nın gücünü hissetmeyi istiyorum.