12 Haziran 2016 Pazar

Kabasakal | Wattpad Aşkına #3


Kabasakal | siyahvedigerleri

Kabasakal, yeni bir hikaye aslında benim tekrar wattpad okuma sürecine girmem ile beraber yeni keşfettiğim bir hikaye oldu. Bir süredir kopuş halindeydim ve tamamlanan hikayenin finalinden birkaç gün önce keşfettim. Sonuna geldiğimde de keşke daha önce keşfetseydim dedim.

Yazarın ilk hikayesi olan Kabasakal, diğer wattpad hikayelerinin çoğunda olduğu gibi 'kötü çocuk' klişesinde değil. Aksine bu hikayedeki adamlar hiç de kötü çocuk değil. Kötü olanlarda var ama esas adamımızın bir seri katil olma potansiyeli yok. İsmi Efe olan bu adama haliyle aşık olmamak da elde değil. Efe'nin garip bir havası var. Normalde bu koruyucu ve kıskanç tipler beni boğsa da Efe bunların her birini dozunda ayarlayan mükemmel bir adam. Şimdi mükemmel dedik diye çok da kafanızda "kusursuz adam olur mu?" önyargısı oluşmasın kendisi sinirlendiğinde de oldukça sinir bozucu olabiliyor işte tipik erkekler gibi... Yani diyorum ki kendisinin de kusuru var. Ama tipik erkek hallerini atın bir kenara insan sürekli "Bir adam böyle sever mi?" diye soruyor. Güçlü bir adam aynı zamanda aşkı da oldukça güçlü.

Nefes ise hikayemizin ana karakteri ve kendi ağzından bize olayları anlatıyor. Nefes, bazen sinir bozucu olabiliyor. Özellikle bu kendi kafasında kurmasıyla insanı çileden çıkarıyor ama Nefes güçlü bir kadın. Bazen ne istediği konusunda şaşırsa da ne istediğini bilen bir kadın. Kimse mükemmel değildir haliyle Nefes de mükemmel değil. Süper bir gücü ya da hatasız bir yapısı yok ve esasen benim ilgimi çeken de bu oldu. Ne kendini dünya güzeli zannediyor ne de kendini sürekli ezip küçültüyor. Bazen bencil ve düşüncesizken bazen de çok kararlı ve aşık bir kadın. Çok güçlü yani her düşüşün bir kalkışı da vardır ve Nefes bunu becerebilen bir kadın. Kırgınlığını da yaralarını da içine hapsedebilen güçlü bir kadın var hikayede...

Bu iki ana karakter dışındaki karakterler ise ayrı bir dünya diyebilirim. Onları sevmemek elde değil. Genç yazarımız bu konuda oldukça eli bol davranmış ve her bir karakteri sevmemiz için sebep vermiş.Hikayenin kötü çocuğu için bile bazen üzüldüğüm oldu.

Bu hikayesinden önce yazma konusunda nasıl bir durumdaydı yazarımız bilmiyorum ama Kabasakal için şunu söyleyebilirim; her bir bölümde kat kat ilerleme gösteriyor. Finale geldiğinizde tekrar başa dönmek istiyorsunuz ve bunu sağlaması da oldukça büyük bir başarı diye düşünüyorum. Finale yaklaştıkça kalemi olgunlaşıyor ve olağanüstü güzel cümleler ile aşkın birkaç tonunu bize yaşatıyor. Kaleminin olgunlaşma sürecinde ise okuyucularına hiç bir zaman durağanlık yaşatmıyor. Haliyle sıkılarak devam etmeme gibi bir lüksünüz de olmuyor.

Ne yazık ki finaline yakın zamanlarda wattpad sıralamalarında üstlere çıktığı için haliyle geç keşfettim. Ama bu durumda genç yazarın devamında yazacağı hikayeyi beklememe sebep oldu. Aşk dolu, dostluğa dokunan, bazen hüzünlü bazen ise mizahı okuyucu ile buluşturan, samimi bir hikaye. Klişelerden sıkılanlar için güzel bir seçenek olabilir diye düşünüyorum.

  • Senin hayallerine kıyamadığım için saçlarıma kıydım.
  • Ellerin, sakallarıma çok yakışmıyor mu?
  • Umut, bir yolun dönemecinde, var hızla koşarken, birden yetişen bir kurşunla yere serilivermekti.
  • Sakallarına bulaşan bir tek benim rujum olsun istiyorum.

31 Mayıs 2016 Salı

Numaran Bende Var | Sophie Kinsella

Sophie Kinsella
Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 452
2015


Bravo bana! Kaybettim :( Şu dünyada kaybetmemem gereken tek şeyi kaybettim. Nişan yüzüğümü! Magnus’un üç nesillik aile yadigarı.
Ve şimdi, tam da annesiyle babasının döndüğü gün kaybettim. Kaybetmek için o günü buldum. Derin derin nefes al, Poppy.
Olumlu düşün :)
Bir hayır yemeğinde kızlarla iki kadeh şampanya devirdikten sonra Poppy’nin hayatı bir anda tepetaklak oldu. Yalnızca nişan yüzüğünü kaybetmekle kalmadı, arkasından yaşanan panikte cep telefonundan da oldu. Titrek bacaklarla otelin lobisinde dört dönerken, bir çöp kutusunda terkedilmiş bir telefon buldu. E, mal bulanındır demişler! Artık otele bir numara bırakabilirdi. Kaderinde vardı demek ki!
Tek sorun şuydu ki, telefonun sahibi işadamı Sam Roxton, onunla aynı fikirde değildi. Cep telefonunu geri istiyordu ve Poppy’nin, tüm mesajlarını okumasından ve özel hayatına burnunu sokmasından hiç hoşlanmamıştı. Üstüne üstlük yüzüğü bulana kadar Poppy’nin tek elle idare etmesi gerekecekti (!) Düğün hazırlıkları, Sam’in geçici asistanlığı vazifesi ve başına bizzat açtığı türlü belalar yüzünden işler iyice karışacaktı.

--

Sophie'nin kızlarını okurken her zaman sinirleniyorum. Hatta Alışverişkolik Serisi'ni yarıda bırakmıştım. Ama bu sefer gerçekten ben bu kızı sevdim. Yine Sophie'nin kendi kızlarından ama bu sefer çok tepkili okumadım. Aksine severek ve merak ederek bir gün sürmeden bitirdim.

Yazarın kalemini bir kere okuyan herkes bilir ki fazlasıyla akıcı bir dile sahip, üstelik bir anda boğazınızda yumru bırakır ya da sinirlendirir ya da sizi kahkahalara boğar. Yine bunların her birini bana yaşattı. Kurgusunu da kızını da hatta güzel adamımızı da çok sevdim. Dolu dolu kahkahalar atarak okudum.

Kurgu, kısa bir zamanı kapsıyor ama hiç sıkmadan o kısa zamanı bize okutmayı başarmış. Okurken gerçekten fenalık geçirmemiş olmam çok şaşırtıcı. Ağır ilerleyen kitaplarımın arasında bir nefes almak için okudum ve pişman olmadım. Hatta bu şevkle sanırım tekrar Alışverişkolik Serisine döneceğim.

20 Mayıs 2016 Cuma

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku | İlhami Algör


İlhami Algör
İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 58


 “Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?” dedi.
“Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarsı.”

“Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,” dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi.
“Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,” dedi, arkasını dönüp gitti.

Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor... Bülbülün çilesi, yazarın zulası... inceden sarma bir sigara, inceden bir bardak... Jak Danyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın kapağı, biz böyle iyiyiz.

İlhami Algör, alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazar›.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye inen roman. Avaramu!

--


Filmini bir kaç ay önce Erdal Beşikçioğlu sayesinde izlediğim ve mükemmel bulduğum için kitabını okumak da farz oldu.

Ellisekiz sayfalık kısacık bir kitap ama her cümlenin altını çizmek istedim. Tek taraflı sapık bir tutku mu? Bana kendisini bir saat içinde ikinci kez okutturan sayfalar sadece tutku mu? Yoksa Müzeyyen isminim güzelliği mi?

Diyaloglar çok az ama çok tadında ve adamın kafasındakiler sayesinde diyalogların azlığını pek umursamadım. Hatta bu durumdan memnun oldum. Farklı ve özel bir üslubu var yazarın ve ister istemez ne yazsa okurum haline bürünüyorsunuz. En azından bu ağır kafa karmaşasının o tatlı esintisini sevdim.

"Müzeyyen" seslenmesi ne güzel bir isim? Ah Müzeyyen bu çok derin bir kafa karmaşasıydı ve adam sana tutunmayı çok istedi. Okuyun ve güzel mi değil mi buna kararı siz verin. Ben şimdi üçüncü kez okumaya gidiyorum.

  • Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. (7)
  • Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor, sabahları kadından önce uyanıp evden tüyerek, şehrin uzak bir köşesine gidiyor, elleri kıçında oraya buraya takılıyor, birileri ile tuhaf muhabbetlere giriyor ve her akşam kadından önce eve dönüp, günün hikayesini yazıp, görülebilecek bir yere iliştirip, yine arazi olup, ta ki gece yarısı, uyumakta olan kadının yanına sokulup, birbirlerini bir güzel sevip ve adam, sabahın kör vakitlerinde, yine sevişmelerle bitecek bir gece için erkenden sokaklara süzülüp… (18)
  • Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku. (20)
  • Mesafeli bir yerden başka birinin sesiyle konuşuyordu. oraya nasıl ve ne zaman gitmişti, ben mi göndermiştim? Taksi mi tutmuştu? (21)

17 Mayıs 2016 Salı

Mucize | R.J. Palacio


Kaderinde Sıradışı Olmak Varsa Sıradan Kalamazsın…
Merhaba, adım August. Size nasıl göründüğümü anlatmayacağım.
Aklınıza ne geliyorsa muhtemelen ondan daha kötü görünüyorumdur.
August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu’nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile “yeni çocuk” olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox’ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıradışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arka¬daşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?

Kitapyurdu.com'dan alıntıdır.

---

Ortalarda bu kadar çok döndüğü için biraz önyargı ile okumaya başladım. Ama yazarın kaleminin duru ve akıcı olmasıyla bir baktım ki bir gün içerisinde sayfalar elimde tükendi. Normal de sürekli anlatıcının değişmesinden hoşlanmam ve adapte sorunu yaşarım ama bölümlerin farklı karakterler ağzından olmasını, yazarın kalemi sayesinde yadırgamadım. Kalemini ustaca konuşturmuş ve yer yer boğazımda düğümler oluştu bazen de kahkaha attırdı. Duygudan duyguya geçiş yaparken sürüklenip gittim.

Auggie, çok güzel ve özel bir karakter olarak kütüphanemdeki yerini aldı. Onunla öylesine bir bütün oldum ki bir an o başını kaldıramayan çocuk bendim. Kitabı bitirdiğimde ise 'Vay be kereta gözümün önünde büyüdü," diye mırıldandım. Auggie, oldum bazen de onun ablası ve babası ama kendime bu kitap da yer buldum.

Bay Browne'nin öğretilerinin her birinin altını çizmek istedim. Yazarın kaleminde bir duruluk var ama bir anda bir cümlesi ile nokta atışı yapıyor ve ben bunu çok sevdim.

Kitabın son sayfasına kadar takıldığım tek bir nokta ya da hoşlanmadığım bir kısım olmadı. Başından sonuna kadar sevdim ve etkilendim.

  • Tanrı'dan doğmuş olan herkes dünyayı yener. (14)
  • Haklı olmak ile nazik olmak arasında seçim yapmanız gerektiğinde nazik olmayı seçin. (57)
  • Ortadan kaybolabileceğim küçücük bir şey arıyordum. İçine düşebileceğim bir delik istiyordum; beni yok edecek kara bir delik. (88)

    12 Mayıs 2016 Perşembe

    Bahar Kitap Okuma Şenlikleri #1



    Ne zaman şenliğe başlasam sınavlarım da tek tek başlıyor ama bu sefer zor da olsa okumaya çalışıyorum.
    5. Kategori (10 puan): Evde okunmayı bekleyen veya elinizde olmasa da okumak isteyeceğin 10 kitaptan kurayla belirleyeceğin bir kitap.
     Yabancı / Öznur Yıldırım (600)

    7. Kategori (10 puan): "Kadın" temalı bir kitap.
    Adı: Aylin / Ayşe Kulin (380)

    11. Kategori (10 puan): Mektup veya anı veya biyografi veya otobiyografi türünde bir kitap.
    Cezaevinden Mehmet Fuat'a Mektuplar / Nazım Hikmet (135)

    19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Kapağındaki baskın rengin kırmızı ve mavi ve yeşil olduğu birer kitap. (Her renkten bir kitap okumanız gerekiyor).
    Mavi: Mucize / R.J. Palacio (336)

    Toplamda 4 kitap okudum = 40 puan
    Toplamda 1,451 sayfa okudum = 14 puan

    Yanlış bir hesaplama yapmadıysam toplamda şimdilik 54 puandayım.